Şiirler

  • Eski Bir Pusula

    Yelkovan kırık, akrep yorgun düşmüş,
    Camı çatlak, ibresi kayıp bir pusula.
    Rota belirsiz, yönler karmaşa,
    Kaderine terk edilmiş, tozlu bir sandıkta.

    Geçmişin izleri silinmiş yüzünden,
    Hatıralar puslu, anılar sahipsiz.
    Yolunu arayan bir gezgin gibi,
    Kayıp şehirlerin haritasını çiziyor içten içe.


  • Unutulmuş Irmak

    Yatağı kurumuş bir ırmak gibiyim bu sabah,
    Güneşin ilk ışıkları vurmuyor artık yüzüme.
    Toprak çatlamış, susuzluk kemiriyor içimi,
    Kuşlar bile uğramaz olmuş bu ıssız diyara.
    Hatıralar birer birer gömülüyor kumların altına,
    Unutulmuş bir şarkının yankısı sadece.
    Dün coşkun akan sular nerde, oynaşan balıklar?
    Şimdi sadece sessizlik, ölüm sessizliği.
    Rüzgar fısıldıyor geçmişin masallarını,
    Ama dinleyen yok, anlayan yok bu acıyı.
    Yosun tutmuş taşlar, yalnızlığımın şahidi,
    Gözyaşlarım karışıyor toprağa, yeşermiyor.
    Umutlarım birer birer kuruyor dallarımda,
    Hayallerim suya düşmüş resimler gibi dağılıyor.
    Ben, bu unutulmuş ırmak, terk edilmiş ve kimsesiz,
    Akacak bir denizim yok artık, varacağım bir liman.
    Yüreğimde biriken tortular, geçmişin izleri,
    Silinmiyor, gitmiyor, hep benimle kalacak.
    Güneş batarken bir kızıllık vuruyor yüzüme,
    Belki bir umut ışığı, belki de son vedam.
    Yarın yeniden doğacak güneş, başka ırmaklara,
    Ben burada kalacağım, unutulmuş bir efsane.
    Çakıllar arasında yankılanan bir fısıltı sadece,
    “Bir zamanlar burada bir ırmak akardı.”
    Ve toprak suskun, taşlar sessiz, rüzgar umursamaz,
    Hayat devam ediyor, ben ise yok olmuşum.
    Belki bir yağmur yağar bir gün, yeniden canlanırım,
    Belki bir umut filizi yeşerir bu kurak topraklarda.
    Ama şimdilik sadece bekliyorum, sabırla, umutla,
    Unutulmuş bir ırmağın kaderiyle yüzleşerek.
    Köklerim derinde, toprağa sımsıkı bağlı,
    Pes etmiyorum, direniyorum, hayata tutunuyorum.
    Çünkü biliyorum, bir gün yeniden akacağım,
    Denizlere ulaşacağım, hayat vereceğim topraklara.
    Ve o zaman unutulmuş bir ırmak olmayacağım,
    Yeniden doğmuş bir efsane olarak anılacağım.
    Toprak beni hatırlayacak, taşlar beni fısıldayacak,
    Rüzgar benim şarkımı söyleyecek, kuşlar benim için uçacak.
    Ve ben, o gün yeniden doğacağım, daha güçlü, daha umutlu,
    Unutulmuş bir ırmak olmaktan kurtulacağım.
    Gözlerimden akan yaşlar, toprağı sulayacak,
    Kalbimin derinliklerinden fışkıran sular, yeniden hayat verecek.
    Ve bu unutulmuş ırmak, bir gün mutlaka yeniden akacak,
    Hayata yeniden bağlanacak, umutla geleceğe yürüyecek.
    Bu benim kaderim, bu benim umudum, bu benim inancım,
    Unutulmuş bir ırmağın yeniden doğuşu.


  • ATEŞİN ANISI

    Yıllar geçer, kül olur anılar,
    Savrulur rüzgarda, birer yaprak misali.
    Yüzlerdeki çizgiler anlatır geçen zamanı,
    Gözlerdeki ışıltı söner, kalır geriye bir hüzün.
    Ateşler yakılır, söner sonra, dumanı tüter,
    Geçmişin izleri silinir, yenileri eklenir.
    Hatıralar canlanır bir an, sonra kaybolur sislerde,
    Hayat bir nehir gibi akar, durulmaz, dinmez.

    Yürekte saklı kalır acılar, tatlı hatıralar,
    Bir şarkı duyulur, bir resim belirir gözünde.
    O anlar geri gelmez, sadece birer anı olarak kalır,
    Zamanın acımasızlığı unutulmaz, hep hissedilir.
    Bir yangın başlar içimde, anılar alevlenir,
    Küle döner umutlar, kaybolur hayaller.
    Rüzgar eser, savurur külleri diyarlara,
    Yepyeni başlangıçlar, yepyeni umutlar doğar.
    Geçmişin izleri silinir, geleceğe umutla bakılır,
    Ateşin anısı kalır sadece, yürekte bir sızı.

    Ateş

    Bir şehir yanar, anılar silinir,
    Yeniden başlar her şey, küllerinden doğar.
    Gözlerdeki yalanlar, yüzlerdeki maskeler düşer,
    Gerçekler ortaya çıkar, çıplak ve acımasız.
    Bir umut belirir ufukta, bir ışık hüzmesi parlar,
    Küllerin arasından bir çiçek filizlenir, umudu temsil eder.
    Ateş temizler, arındırır, yeniler,
    Yeniden doğuşun simgesi olur, geleceğe ışık tutar.
    Ateşin anısı, bir ders olur, unutulmaz,
    Hayat devam eder, acısıyla tatlısıyla.

    Bir ateş yakılır, anılar canlanır yeniden,
    Geçmişin gölgesi düşer üzerimize, hüzün kaplar içimizi.
    Kaybedilenler için yakılır ağıtlar,
    Umutlar yeşerir, geleceğe dair düşler kurulur.
    Ateşin dansı başlar, alevler yükselir gökyüzüne,
    Yüzlerdeki çizgiler derinleşir, gözlerdeki anlam artar.
    Her alev, geçmişten bir anı, geleceğe bir umut taşır,
    Ateşin sıcaklığı sarar ruhumuzu, huzur verir içimize.
    Ateşin anısı, bir miras olur, gelecek nesillere aktarılır.

    Anılar, birer yıldız gibi parlar gökyüzünde,
    Ateşin sıcaklığı, bir umut ışığı olur karanlıkta.
    Unutulmaz anlar yaşanır, hayatın anlamı çözülür,
    Ateş ve anı, ayrılmaz bir bütün, sonsuz bir döngü.
    Geçmişin izleri silinmez, geleceğe yön verir,
    Ateşin anısı, sonsuza dek yaşar içimizde.

    Yakar geçer.


  • KUYRUKLU YILDIZ AĞIDI

    Gökyüzünde bir çizgi, bir anlık parıltı,
    Kuyruklu yıldızın son dansı, vedası evrene.
    Bin yıllık uykudan uyanmış bir hatıra,
    Şimdi sonsuzluğa karışan bir toz bulutu.
    Yeryüzünde yankılanan sessiz bir ağıt,
    Unutulmuş bir efsane, kayıp bir rüya.
    Gözlerimle uğurlarken o gizemli yolcuyu,
    İçimde bir burukluk, bir ayrılık sancısı.

    Zamanın kumlarında kaybolan izler,
    Bir daha asla görülemeyecek bir güzellik.
    Yıldızlar şahit bu hüzünlü anıya,
    Gökyüzü bir mezarlık, anılar gömülü.
    Ve ben, yalnız bir seyirci, hayranlık ve kederle.

    Her parıltı bir umut, her kayboluş bir hüzün,
    Evrenin sonsuz döngüsünde bir anlık misafir.
    Bir sır gibi saklarım içimde bu görüntüyü,
    Belki bir gün tekrar karşılaşırız gökyüzünde.
    Yolculuğun sonsuz, hatıran kalbimde.

    Yıldız tozları arasında bir melodi yankılanır,
    Kuyruklu yıldızın şarkısı, evrenin derinliklerinden.
    Gözlerim kapalı dinlerim o sonsuz ezgiyi,
    Hayallerim kanatlanır, yıldızlara doğru uçarım.
    Bir dilek tutarım, kaybolan bir yıldızın ardından,
    Belki bir gün gerçekleşir, kim bilir?
    Bu gece gökyüzü benimle birlikte ağlar,
    Kuyruklu yıldızın ardından, bir veda türküsü söyler.
    Ve ben, bu melankolik gecede kaybolurum,
    Yıldızların altında, kuyruklu yıldızın hatırasıyla.

    Gecenin sessizliğinde bir fısıltı duyarım,
    Kuyruklu yıldızın son sözleri, evrene veda busesi.
    Kalbimde bir sızı, gözlerimde yaşlar,
    Umutla karışık bir keder, sonsuz bir boşluk.
    Ama bilirim ki, her son yeni bir başlangıçtır,
    Ve kuyruklu yıldız, yeni bir yolculuğa çıkmıştır.
    Güle güle sevgili yolcu, ışığın yolunu aydınlatsın,
    Ve hatıran, sonsuza dek parlasın gökyüzünde.


  • Nehirdeki İzler

    Şehirlerin yorgun gölgesi düşer sulara,
    Nehir usulca taşır kayıp zamanları.
    Yosun kokulu kıyılarda saklı anılar,
    Her bir dalga yeni bir hikaye fısıldar.

    Umut bir tohumdur, suya düşer yeşerir,
    Balıklar dans eder derinde, sırları saklar.
    Güneşin altın rengi yansır yüzeye,
    Hayaller kurarım, nehirle birlikte akarım.

    Eski bir köprüdür hayat, geçer zaman acımasız,
    Nehir yine de akar, değişmez dinginliği.
    Kuşlar uçar, şarkılar söyler özgürce,
    Ben de onlara katılırım, nehirle konuşurum.

    Kederler silinir gider, umutlar çoğalır,
    Nehir, sonsuz bir döngü, yaşamın aynası.
    Yarınlara umutla bakarım, nehirle beraber,
    Yeni bir başlangıçtır her akış, her nefes.


  • Suretin Aynası Gökyüzü

    Gökyüzü, uçsuz bucaksız bir ayna,
    Yeryüzünün yansıması, derin bir sır.
    Bulutlar, hatıralar gibi geçer gider,
    Güneş, bir umut ışığı, ısıtır içimi.
    Yıldızlar, kayıp ruhların gözleri,
    Karanlıkta yol gösterir, fısıltılarla.
    Ay, yalnızlığımın arkadaşı, dinler beni,
    Deniz, gökyüzünün kederi, dalgalanır durur.
    Rüzgâr, gökyüzünün nefesi, eser serin serin,
    Yağmur, gözyaşları, toprağa hayat verir.

    Gerçek, bir yalan mı, yoksa bir hayal mi?
    Gökyüzü, gerçekliğin aynası, yansıtır her şeyi.
    Yalanlar saklanır bulutların ardında,
    Hayaller yıldızların altında yeşerir.

    Gökyüzü, bir labirent, kaybolurum içinde,
    Her köşesinde farklı bir gerçek saklı.
    Bazen bir umut belirir, bazen bir hayal kırıklığı,
    Ama her zaman bir arayış, bir yolculuk.
    Kuşlar, gökyüzünün elçileri, özgürce uçarlar,
    Ben ise yeryüzüne bağlı, hayranlıkla seyrederim onları.
    Güneşin batışı, bir veda, yeni bir güne hazırlık,
    Ayın doğuşu, bir başlangıç, umut dolu bir gece.
    Gökyüzü, bir kitap, okurum her gün yeniden,
    Her sayfasında farklı bir hikaye, farklı bir ders.
    Gerçekleri ararken, gökyüzünde kaybolurum,
    Yalanlardan uzak, hayallerle dolu bir dünyada.

    Gökyüzü, benim sığınağım, huzur bulduğum yer,
    Orada gerçekle yalan birbirine karışır,
    Ben ise aralarındaki çizgiyi bulmaya çalışırım.
    Ama belki de gerçek, yalanın ta kendisidir,
    Ve gökyüzü, sadece bir yansımadır,
    Gerçek olmayan bir dünyanın sureti.
    Belki de önemli olan, gerçeği bulmak değil,
    Gökyüzünde kaybolmak, hayallere dalmak,
    Ve o anın tadını çıkarmaktır,
    Çünkü hayat, zaten bir yalandan ibaret değil midir?


  • Kış Uykusu Senfonisi

    Şarkısı donmuş dalların, sessiz bir ağıt,
    Kar taneleri, beyaz bir kefen gibi örtüyor şehri.
    Ruhum bir buzdan heykel, erimeye hasret,
    Gözlerim, puslu camlardan yansıyan bir hüzün.
    Kalbim, kış uykusuna yatmış bir ayı misali,
    Uyanacağı günü bekler, baharın nefesiyle.
    Bu soğuk yalnızlık, içimde büyüyen bir fırtına.

    Yüreğimde buzdan bir pranga,
    Her nefes bir titreme, her an bir çile.
    Karlar altında saklı bir umut.

    Ağaçlar çıplak, göğe uzanan çaresiz kollar,
    Rüzgar ulur durmadan, bir lanet gibi çöker geceye.
    Yollar ıssız, adımlarım yankılanır boşlukta,
    Ben, bu kışın ortasında kaybolmuş bir gezginim.
    Anılar donar zihnimde, birer buz parçası gibi,
    Geçmişin hayaletleri dolaşır etrafımda.
    Aşk, bir zamanlar sıcak bir ateşken, şimdi kül oldu,
    Yalnızlığın soğuk nefesi yakar içimi.
    Her sabah aynı umutsuzlukla uyanırım,
    Beklerim, baharın gelmesini, güneşin ısıtmasını.

    Buz tutmuş bir nehir misali durulmuş hayatım,
    Akışı durmuş, zaman donmuş, her şey sessiz.
    Gecenin karanlığı çökerken üzerime ağır ağır,
    Yıldızlar birer elmas gibi parlar gökyüzünde.
    Ben, bu karanlıkta bir mum ışığı gibi yanarım,
    Tükeneceğimi bilerek, yine de aydınlatırım.
    Umut, bir kuş kanadı gibi çırpınır içimde,
    Baharın geleceğine dair bir inançla yaşarım.
    Kışın bu acımasız yüzü beni yıldırmaz,
    Beklerim, sabırla beklerim, güneşin doğuşunu.

    Yüreğimde saklı baharın şarkısı,
    Bir gün filizlenecek tohum misali.
    Karlar eriyecek, çiçekler açacak yeniden,
    Güneş ısıtacak içimi, umut yeşerecek.
    Ben, bu kışın sonunda yeniden doğacağım,
    Daha güçlü, daha umutlu, daha sevgi dolu.
    Kış uykusundan uyanan bir ayı gibi,
    Hayata yeniden sarılacağım, coşkuyla yaşayacağım.
    Beklerim, sabırla beklerim, baharın gelişini.

    Her kar tanesi bir anı, bir özlem, bir umut,
    Gökyüzünden süzülerek düşer toprağa.
    Ben, bu kışın ortasında yalnız değilim aslında,
    Doğanın derin sessizliği bana yoldaş olur.
    Ağaçların hışırtısı, rüzgarın uğultusu,
    Hepsi birer melodi, kışın senfonisi.
    Bu senfoni bana sabrı öğretir, dayanmayı,
    Umut etmeyi, beklemeyi, hayal kurmayı.
    Ben, bu kış uykusundan güçlenerek uyanacağım,
    Yeni bir başlangıç yapacağım, hayatı yeniden seveceğim.

    Kış bir sınavdır, sabrın ve umudun,
    Ben bu sınavı geçeceğim, inanıyorum.
    Güneşin ilk ışıklarıyla birlikte eriyecek buzlar,
    Çiçekler açacak yeniden, kuşlar ötecek.
    Ben, bu baharı karşılayacağım, coşkuyla, sevgiyle,
    Kışın acı hatıralarını geride bırakarak.
    Yeniden doğmuş bir insan gibi yaşayacağım,
    Her anın kıymetini bilerek, şükrederek.
    Kış uykusundan uyanan bir ruhla,
    Hayata yeniden başlayacağım, umutla, sevgiyle.


  • Sonsuz Gece Nöbeti

    Toprak kokusu sinmiş yorgun ellerime,
    Gece çökerken şehrin üstüne sessizce.
    Yıldızlar şahit sensiz geçen saatlere,
    Uykusuz gözlerim bekler bir mucize,
    Yokluğunun acısı siner her nefesime.

    Gecenin karanlığında kaybolur umutlarım,
    Hayallerim birer birer düşer yaprak misali.
    Rüzgar fısıldar adını uzak diyarlardan,
    Sensiz geçen her an bir ömür sanki.
    Yüreğimde bir yangın, sönmeyen bir ateş,
    Gözlerim arar seni her köşe başında.
    Beklemekten yoruldum, tükeniyorum yavaşça,
    Gecenin sessizliği acımı daha da artırır.
    Belki bir gün dönersin, bir umut ışığı belirir,
    O güne kadar sürer bu sonsuz gece nöbetim.


  • Ateş Yüzlü Çocuk

    Kül rengi bir şehirde doğdum ben,
    Yüzümde ateşin izi, geleceğim yangın.
    Umutlarım kavrulmuş, sevgim külhanbeyi.

    Küçük ellerimle tuttum ateşi ilk,
    Yandım, yaktım, alevlendim durmadan.
    Gözlerim iki kor parçası, karanlığı deler geçer,
    Kalbimde bir volkan, patlamaya hazır.
    Hayallerim dumanlı, geleceğim muamma,
    Yine de yürüyorum, yalın ayak, ateşe doğru,
    Ben ateş yüzlü çocuk, yanmaktan korkmam.

    Şarkılarım ağıt, dansım isyan,
    Yüzümdeki ateş, içimdeki fırtına.
    Kelimelerim kıvılcım, cümlelerim alev,
    Yakarım dünyayı, yeniden yaratırım küllerimden.
    Ben ateş yüzlü çocuk, yıkılmam, yenilmem,
    Ateş benim kaderim, yangın benim sevdam.

    Geceler boyu ateş başında nöbet tutarım,
    Yıldızlar şahidim, ay yoldaşım olur.
    Rüyalarımda ateşten şehirler kurarım,
    Küllerinden doğan bir dünya hayal ederim.
    Yüzümdeki ateş, umudumun sembolü,
    Küllerimden doğacak yeni bir hayatın müjdesi.
    Ben ateş yüzlü çocuk, geleceği yakarım,
    Ve o yangından yeni bir dünya doğar.


  • Yıldız Tozu Yeminleri

    Yüreğimde bir filiz…

    Umut, küllerden doğan bir anka kuşu,
    Kanatlarında saklı tüm yarınlar.
    Yüzümde beliren bir tebessüm,
    Sonsuzluğa uzanan bir merdiven,
    Gözlerimde parlayan bir ışık hüzmesi,
    Kalbimde atmaya devam eden bir ritim,
    Ruhumda yeşeren bir bahar dalı.

    Hayallerim, gökyüzünde uçuşan rengârenk balonlar,
    Güneşin sıcaklığıyla eriyen buzdan kaleler,
    Denizin derinliklerinde saklı inci taneleri,
    Ormanın kuytusunda gizlenen büyülü sırlar,
    Dağların zirvesinde yankılanan özgürlük şarkıları,
    Çocukların kahkahalarında saklı umudun sesi,
    Yaşlıların kırışıklıklarında gizlenen hayatın bilgeliği,
    Kuşların kanatlarında taşınan sevgi mesajları,
    Çiçeklerin kokularında saklı huzurun nefesi,
    Yıldızların parıltısında gizlenen sonsuzluğun sırrı,
    Ve umut, tüm bunların toplamı, bir mucize.

    Umut, bir tohum, toprağa düşen,
    Filizlenir, büyür, kök salar derinlere,
    Gövdesi güçlenir, dalları göğe uzanır,
    Yaprakları yeşerir, çiçekleri açar,
    Meyveleri olgunlaşır, hayat verir herkese.
    Güneşten aldığı ışığı, rüzgârdan aldığı gücü,
    Yağmurdan aldığı suyu, topraktan aldığı besini,
    Umutla harmanlar, bir yaşam kaynağı olur.
    Ve o tohum, her birimizde saklı,
    Sadece yeşermeyi bekleyen bir mucize.

    Umut, bir deniz feneri, karanlık gecelerde yol gösteren,
    Bir pusula, kaybolduğumuzda yönümüzü bulan,
    Bir el, düştüğümüzde bizi kaldıran,
    Bir ses, sustuğumuzda içimizi dolduran,
    Bir ışık, umutsuzluğun karanlığını aydınlatan,
    Bir köprü, geçmişle gelecek arasında kurulan,
    Bir anahtar, kalbimizin kapılarını açan,
    Bir kanat, hayallerimize uçmamızı sağlayan,
    Ve umut, tüm bunların ötesinde,
    İçimizde taşıdığımız sonsuz bir güç.

    Umut, bir rüzgar, eser geçer içimizden,
    Alır götürür tüm kederleri, acıları,
    Bırakır yerini sevgiye, neşeye, huzura,
    Yeni başlangıçlara, yeni umutlara.
    O rüzgar, bazen hafif bir esinti olur,
    Bazen de fırtına gibi eser, sarsar bizi,
    Ama her zaman bir şeyler bırakır geride,
    Bir iz, bir anı, bir ders, bir umut.
    Ve o rüzgar, bizi her zaman ileriye taşır,
    Daha iyi bir geleceğe, daha güzel günlere.

    Yeminim olsun yıldızlara,
    Umutla bakacağım yarınlara,
    Gözlerim kamaşsa da,
    Ruhum yansa da,
    Düşlerim yıkılsa da,
    Yeniden başlayacağım,
    Yeniden inanacağım,
    Umut var oldukça.