Şiirler

  • Unutulmuş Bir Fotoğraftan

    Yüzün bir bahar sabahı,
    solgun bir gülüşün izi kalmış.
    Belki de bir kırgınlık var,
    bir veda busesi gibi.
    Yılların yorgunluğu sinmiş,
    gözlerinin arkasındaki o derin boşluğa.
    Anılar tozlu raflarda,
    birer hayalet gibi gezinirler.
    Sessiz bir çığlık yankılanır.
    Yüzün bir zaman tüneli,
    geçmişin fısıltıları duyulur.
    Acı tatlı hatıralar canlanır,
    birer kelebek gibi uçuşur.
    Unutulmuş bir aşkın izi belirir.
    Gözlerin bir deniz feneri,
    kaybolmuş bir gemiyi arar.
    Yüzün, zamana meydan okur.


  • Aşkın Kırılganlığı

    Bir rüzgar gibiydi gelişin
    Sessizce sokuldu hayatıma
    Yeniden yeşeren umutlar
    Aşkın en saf haliyle
    Dudaklarımda bir tebessüm
    Gözlerimde ışıltı oldun
    Sanki yeniden doğdum.

    Bir anlık heves miydi
    Yoksa gerçek miydi
    Bilemedim.

    Şimdi anlıyorum
    Her şey bir oyundu
    Yalanmış.

    Kalbim kırık bir vazo gibi
    Parçalarım etrafa saçıldı
    Toplamak mümkün değil artık
    Eskisi gibi olmayacak.

    Yine de teşekkür ederim sana
    Bana aşkı tattırdığın için
    Acısıyla tatlısıyla öğrendim
    Yaşamayı.


  • Külrengi Sabahların İsyankâr Melodisi

    Uykusuz bir şehrin solgun sabahı mıydı yüzün,
    yoksa bitmemiş düşlerin ağırlığı mı çökmüştü omuzlarına?
    Köşe başında, acı kahve tadında…
    Ezber bozan bir şarkının notaları vardı dudaklarında,
    zaman umursamaz bir ritimle akıyordu.
    Ben, zincirlerinden kurtulmuş bir saat gibi…
    Hani yelkovanı özgür ama akrebi mesafelerde kayıp…
    Sahildeki martının çığlığına karışan öfkenin bir sebebi olmalı,
    denizin dalgalarla kıyıya vurduğu isyanın…
    Sanki gökyüzü ağlıyor da tesadüfen düşüyor her damla içime…
    Yalan! Sen güneşe bakıyorsun, fikrin benim karanlık dehlizlerimde…
    Ve ben sessiz bir filmi sağır gibi dinliyorum.
    Hayatı, başkasının gömleği gibi ütüsüz, buruşuk…
    İlk sahibinin o gömlekle yaşadığı sevinçler,
    yani gömleği gömlek yapan hatıralar,
    bazı kavgalardan kalan yırtıklar, ter kokan yalnızlıklar…
    Yaşananlara bir beden küçük geliyor artık hayat!


  • Yüksek Sesle Düşünceler

    Susmayın bana daha
    Çok şey var içimde
    Bağırmalıyım kendime
    Bir şarkı tutturmalıyım ansızın
    Kelimelerle boğuşmalıyım
    Gözümü karartmalıyım
    Her şeyi yakmalıyım
    Yeniden başlamalıyım
    Korkmayın benden daha
    Kendimi bulacağım
    Sözcüklerle dans edeceğim
    Her şeyi alt üst edeceğim
    Yepyeni bir ben yaratacağım
    Yorulmayın benden
    Daha çok erken


  • Yeryüzü Misafirhanesi

    Gezegen bir otel odasıdır şimdi
    herkes kendi rüyasını görüyor
    uzak galaksilerden yankılanan sesler
    uyandırıyor seni, gelip geçici
    Kayıt dışı göçmenler gibi yaşamak
    ne kadar sürer, bilinmez bu telaş
    yıldız tozlarından örülü bir perde
    arkasında saklanan gerçekler
    ağır bir misafirlik bu, yorucu
    hesabı kim ödeyecek bu kirli dünyanın
    unutulmuş lobi katında yankılanan çığlıkları


  • Hiç Kendine Rastladın Mı?

    Hiç kendine rastladın mı bilmediğin bir şehirde?
    Ben rastladım, tanıyamadım, yorgundu yüzü
    Aynı ben gibi konuşuyordu, cümleleri eksik
    Bir telaşı vardı sanki bir yere yetişecek
    Yabancı gibiydim, yabancıydı o da bana
    Tanıdık bir hüzün vardı sadece gözlerinde
    Hiç aynada kayboldun mu sen?
    Ben kayboldum, derinlerde bir gölge
    Yüzümden ummazdım bunu
    Hiç bir ses duyduğun oldu mu içinden?
    Ben duydum, durmadan fısıldadı
    Sessizlikten ummazdım bunu
    Hiç bilmediğin bir şarkıya ağladın mı?
    Ben ağladım, sözleri yabancıydı
    Ama kalbim anladı bir şeyler
    Hiç elini tuttun mu başkasının sıkıca?
    Ben tuttum, sımsıcaktı, içim titredi
    Bir an sanki her şey yoluna girecek sandım
    Sonra el çekildi, ben yine yalnız
    Kendime rastladım yeniden, daha yorgun
    O yabancı şehirde, yine kayboldum ben.


  • Yüzümün Gölgesi Yüzünde

    Bir yanılsamaydı belki de,
    Yansıyan aynalardan
    Sen sandığım.
    Avuç içlerimde birikmiş,
    Sessizliğin tortusu,
    Sanki adımlarını sayıyor,
    Her düşen yaprakta biraz daha,
    Benim olmayan bir kederi arıyor.
    Ve ay solgun,
    Cam kırığı bir gece,
    Yalnızlığa emanet.
    Sana dair ne varsa,
    Hepsi birer gölge oyunu,
    Duvarlarda dans eden siluetler,
    Hatırlamaya çalıştıkça uzaklaşan,
    Bir ses, bir nefes, bir dokunuş,
    Yüzümün gölgesi yüzünde.
    Belki de hiç yaşanmadı,
    Bu yarım kalmış düş,
    Sadece bir anıydı.


  • Yalan Yüzlü Gerçek, Camdan Hayaller ve Kır Çiçekleri

    O yalan yüzlü bir gerçekti.
    Camdan hayaller sevdi.
    Hayali camdan bir kaleydi,
    etrafında rengârenk
    kır çiçeği
    açan bir kale.
    Gerçek gibi sahiplendi kendini.
    Ve elleri yeni gerçekler yaratmak için
    hazırlanmıştı ki,
    kırmazdı camdanı,
    koparmazdı kırları
    etrafında rengârenk
    kır çiçeği
    açan kalenin.


  • Şeytanın Kahkahasıyla

    Şeytanın kahkahasıyla uyandım bu sabah!
    Selâm karanlığa!
    Günahların günahına, filizlenip yeşerene selâm!
    Bütün yasaklar dudaklarınızdadır.
    Beklenmeyen anlar, kötü sürprizler ellerinizdedir,
    gizli sırlar, büyük oyunlar,
    gündüzlerinde saklanan, gecelerinde fısıldanan,
    zehir, yalan ve ihanet anları.
    Şeytanın kahkahasıyla yürüdüm sokaklarda!
    Kalabalıkta yalnızlığımızı arayanlara,
    aşka, sevgiye, huzura yalnızlığımızı,
    yalnızlığımızı, sahte maskelerimize.
    Yüreği yenecek şeytanımıza selâm!
    İyiliğin maskesini,
    aydınlığını saflığın
    ve gerçeğin hayalini yenecek şeytanımıza selâm!
    Şeytanın kahkahasıyla yaşıyorum!
    Selâm karanlığa!


  • Eski Bir Fotoğrafın Hüzünlü Gözleri

    Böyle midir şehrin vefasız halleri?
    Eski bir anı gibi silinir mi her şey?
    Bir zamanlar coşkun akan dereler kurur mu?
    Yüzlerdeki çizgiler anlatır mı her şeyi?
    Yürekteki sızı dinmez mi hiç?
    Hayaller birer birer kaybolur mu?
    Söyle, böyle midir kaderin cilvesi?
    Yollar uzar, günler kısalır,
    Yürek yanar, gözler yaşarır,
    Hasret bir düğüm gibi boğazı sıkar.
    Böyle midir aşkın acımasız yüzü?
    Yaralar kapanmaz, izleri kalır mı?
    Gidenler geri dönmez, anılar avutur mu?
    Sessizlik çığlık olur, yankısı duyulur mu?
    Bir umut ışığı belirir mi ufukta?
    Beklemek yorar, sabır taşar mı?
    Söyle, böyle midir hayatın gerçeği?