Kategori: Şiir

  • Yarım Kalan Bakış

    Hayat bana cömert davranmadı,
    Aşkı tatmadım doya doya.
    Uçurum kenarında mı sevilir,
    Güvenle durulurken.
    Elimde değil, böyleyim işte,
    Yüzümde yorgun bir ifade.
    Gülene git,
    Neşeler var.
    Öğrenemedim cilveli konuşmayı,
    Dilim tutulur sevince.
    Güzel olsam, zengin olsam
    Bilir miydim?
    Kader böyle yazmış alnıma,
    Sitemim kendime.
    Aşkı öğrenemedim.

  • Beton Nilüferler

    Asfalt yankılanır, bir siren sesiyle
    Bir yandan koşar kız, topukları kırık,
    Umudu bir düş gibi silinir içinden,
    Şehir boyunca, yapayalnız, çıplak.
    Beton nilüferler arasında Ophelia!
    Kirpiklerine yapışır dumanı şehrin.
    Açılır yüreği dünyanın yüküyle,
    Seyrederdi binalar, sessiz, derin.
    İnsan kalbi o zamanlar da vardı,
    Daha sessizdi, daha kırılgandı ama eskisinden,
    Sakladılar kalbini Ophelia’nin,
    Beton nilüferler gibi solardı.
    Şimdi de erkekler caddelerde,
    Büyük eller, sert bakışlar, yalanlar.
    Ama nerde onlar, nerde Ophelia,
    Nerde samimiyet, nerde saf sevdalar.
    Aşkımız saklandı ekranlarda.
    Yapay geyik, yapay ceylan,
    Ayrı dünyalarda yaşar gider.
    Bir dokunmak kaldı sanatlarda.

  • Yankının İzinde

    her kalp kendi ritmini başkasının sessizliğinde arar
    kendi sustuğunda yankılanır bütün çağrılarına küstüğün evren
    ses tadında toz tadında silinerek
    uzatır bazı vedaları kader
    al sızını çekil buradan
    en kırık türküsü ömrümüzün
    avutamıyor seni ne yığılmış bu pişmanlık
    ne içindeki figan
    saklanmış sır milyonlarca sır içinden
    diz çöktüğün
    çok hayaldi inanmak için bile
    kendi düşüne yabancı
    kendiyle kayıp
    daha başlangıçta seziliyordu
    akıbetindeki isyan
    ömrünce dinmeyecek
    kaçışlar labirentinde yankıda yitirdiğin nisan

  • Bir Ömürlük Kirpik Ucu

    Ben
    bir ömürlük kirpik ucu isterim.
    Gözden düşen bir damla
    aynı yeri bulur mu sanıyorsun?
    Ben hiç sanmıyorum bunu.
    En iyisi, beni saklarsın,
    çekmecende ipek bir keseye koyarsın
    içinde bir sedefin.
    Sedef denizden olsun,
    derin, mavi denizden olsun
    ki içinde beni hatırlayasın
    Sessizliğimi anlıyorsun
    vazgeçtim konuşmaktan,
    vazgeçtim gülmekten
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve duruluyorum
    yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sen de gidince
    sedefime gelirsin.
    Ve orada beraber susarız
    hüzünle,
    ta ki bir yabancı el
    bizi ordan alana kadar…

  • Suskun Taş

    Bu şehirde bir heykel gibi dikildim,
    Yalnızlığım taşlara sinmiş, eriyen.
    Her bakış bir çekiç, ruhumu inciten,
    Sessizliğim yankılanır, duyulmayan.
    Kırgınlığım bir mermer gibi soğuk,
    Yüzümde donmuş bir ifade, eski bir anıt.
    Kimse bilmez içimde kopan fırtınayı,
    Belki de bir gün çözülür bu buzdan ağıt,
    Ama şimdilik, suskun taş, böyle kalacak.

  • Yalanın Gölgesinde Hakikat Sınavı

    Şüphenin tohumu içime düştü,
    Gerçeği ararken gönlüm sarsıldı,
    Duygularım bir girdaba dönüştü,
    İç sesim fısıldar, aklım karıştı.
    Adalet terazisi eğilir mi bilmem,
    Doğrular kaybolmuş, karanlık çökmüş,
    Kalbim bir savaş alanı sanki,
    Her yanım yaralı, ruhum bitkin.
    Direniş türküsü söylerim yarına,
    Umut ışığı yanar içimde hala,
    Hakikat elbet bir gün doğacak,
    Yalanlar yıkılacak, gerçekler kalacak.
    Savaşım çetin, yolum uzun olsa da,
    Güneş doğacak, karanlık son bulacak.

  • Çağdaş Yüzleşme

    Sanırsın, her fırça darbesi birer sitem, birer figan.
    Ruhun çığlığıdır o, duymayan kulaklar nerde, aman!
    Ne çare, gösterişten, sahte tebessümden geçilmezken?
    Bir dokun, bin ah işitirsin, lakin kimseler eğilmezken.
    Yüzünde maske, kalbinde bin yara,
    Sanki hayat bir sahne, herkes oyuncu, oysa bir ayna.
    Ne yapsın, kime söylesin derdini,
    Kim anlar ki bu çağda, samimiyetin kıymetini?
    Bir bakış yeterdi, bir zamanlar her şeye,
    Şimdi sözler bile anlamsız, her şey bir gösterge.
    Susmanın ağırlığı çöker omuzlara,
    Yalanlar sarar etrafı, tuzaklarla.
    Gözlerini aç, gerçeği gör artık,
    Bu sahte dünyada, bir nefeslik yer bul artık.
    Yüreğinle dinle, ruhunla hisset.

  • Ruhumun Kırılgan Denizi

    Yine bir telaş ve yine bir koşuşturma
    her bayram, aynı yalan gülümsemeler
    soğuk bir rüzgar gibi geçiyor içimden
    sahte sevinçlerin yankısı boğuyor beni
    gözlerim bir liman arıyor uzakta
    kalbim, bitmeyen bir hasretin esiri
    Nereye gitsem, hep aynı yabancılık
    tanıdık yüzler, yabancı bakışlar
    bir boşluk var içimde, dolmayan
    umutsuz bir bekleyiş, tükenmeyen
    yorgun ruhum, dinlenmek ister
    Çocukluğumun coşkusu nerede şimdi
    o masumiyet, o saf sevinç kayboldu
    bayramlar, birer zorunluluk oldu artık
    anlamını yitiren, eski bir ritüel
    gözlerim dalıyor uzaklara, anılara
    bir özlem, bir pişmanlık, bir hüzün
    saklıyor içimde, derin bir kuyu
    Belki de farkındalık, acı bir hediye
    görmek, duymak, hissetmek her şeyi
    oysa ben, sadece unutmak istiyorum
    maskeler düşüyor, gerçekler acıtıyor
    bir denizim ben, kırılgan ve derin
    dalgalarım köpürüyor, fırtınalar dinmiyor

  • Bir Anlamı Var mıydı?

    Ben sana inandım mı? İnanmak ne zor
    Bir sis perdesi indi gözlerime
    Her şey anlamını yitirdi birden,
    Boşlukta savruldu tüm kelimeler.
    Ben sana güvendim mi? Güvenmek imkansız
    Kırılgan dallara tutunmak gibiydi
    Her sözün bir şüphe doğurdu içimde,
    Yalan mıydı, gerçek miydi, kim bilecek?
    Belki de her şey bir yanılgıydı.
    Ben seni aradım mı?
    Kaybolmuş bir iz gibiydin sadece,
    Ulaşılmaz, dokunulmaz bir hayal.
    Ben seni özledim mi? Bilmiyorum ki
    Özlem dediğin şey bende hiç var mıydı?
    Yüzün belirsiz bir anı sadece,
    Şimdi silinip giden bir gölge.
    Ben seni sevdim mi?
    Bir anlamı var mıydı her şeyin,
    Yaşananların, söylenenlerin?

  • Yitik Anların Dansı

    Unutulmuş bir şarkının
    Ardından sürüklenerek
    Bu bir ayrılık hali:
    Ben seni sildim silerek.

    Şimdi hangi düşlerden
    Uyanacaksın yeniden,
    Vazgeçmekse bazı şeylerden
    Kendinden geçerek.

    Yalancı bir baharı,
    Beklemiş de solmuş gibi
    Sessiz akşamlarda
    Yalnız bir şehir efsanesi
    Düşe kalka titreyerek.

    Şimdi hangi limanlardan
    Uzaklaşıyor gemiler
    Zamansız bir vedayı
    Bir kahve içer gibi
    İçine sindirerek.