Gökyüzü, uçsuz bucaksız bir ayna,
Yeryüzünün yansıması, derin bir sır.
Bulutlar, hatıralar gibi geçer gider,
Güneş, bir umut ışığı, ısıtır içimi.
Yıldızlar, kayıp ruhların gözleri,
Karanlıkta yol gösterir, fısıltılarla.
Ay, yalnızlığımın arkadaşı, dinler beni,
Deniz, gökyüzünün kederi, dalgalanır durur.
Rüzgâr, gökyüzünün nefesi, eser serin serin,
Yağmur, gözyaşları, toprağa hayat verir.
Gerçek, bir yalan mı, yoksa bir hayal mi?
Gökyüzü, gerçekliğin aynası, yansıtır her şeyi.
Yalanlar saklanır bulutların ardında,
Hayaller yıldızların altında yeşerir.
Gökyüzü, bir labirent, kaybolurum içinde,
Her köşesinde farklı bir gerçek saklı.
Bazen bir umut belirir, bazen bir hayal kırıklığı,
Ama her zaman bir arayış, bir yolculuk.
Kuşlar, gökyüzünün elçileri, özgürce uçarlar,
Ben ise yeryüzüne bağlı, hayranlıkla seyrederim onları.
Güneşin batışı, bir veda, yeni bir güne hazırlık,
Ayın doğuşu, bir başlangıç, umut dolu bir gece.
Gökyüzü, bir kitap, okurum her gün yeniden,
Her sayfasında farklı bir hikaye, farklı bir ders.
Gerçekleri ararken, gökyüzünde kaybolurum,
Yalanlardan uzak, hayallerle dolu bir dünyada.
Gökyüzü, benim sığınağım, huzur bulduğum yer,
Orada gerçekle yalan birbirine karışır,
Ben ise aralarındaki çizgiyi bulmaya çalışırım.
Ama belki de gerçek, yalanın ta kendisidir,
Ve gökyüzü, sadece bir yansımadır,
Gerçek olmayan bir dünyanın sureti.
Belki de önemli olan, gerçeği bulmak değil,
Gökyüzünde kaybolmak, hayallere dalmak,
Ve o anın tadını çıkarmaktır,
Çünkü hayat, zaten bir yalandan ibaret değil midir?
Bir yanıt yazın