Gitme demeyeceksin, cehennemin ortasında.
Çünkü kimse gelmez oraya seninle.
Yalnız yürürsün lavlar arasında.
Yanarsın işte.
Öyle büyük anlamlar yüklemeye gerek yok ki.
Çok hatırlamayacaksın mesela, anılar daha çok yakar.
Ve zaten genellikle hatıralar daha acı verir,
Yaşadığından.
Çok anı biriktirmezsen, çok kaybetmezsin.
Çok bağlanmayınca, çok yabancı da olmazsın hem.
Hatta ruhunu bile çok sahiplenmeyeceksin.
Sanki sana emanetmiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, delirmekten de korkmazsın.
Sensiz de akabilirmiş gibi davranacaksın.
Çok beklentin olmayacak mesela kalbinde.
Sessizce fısıldayabileceksin.
İlle de bir şeyleri hissedeceksen,
Sonsuzluğun boşlukla birleştiği anı hissedeceksin.
Hiçliği hissedeceksin,
Karanlığı, boşluğu…
Mesela yok oluş, senin varoluşun olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
Mesela hiçlik senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, zıtlıklara ait olacaksın.
Mesela aydınlığa, ya da karanlığa.
Ya da boşluğa ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yanacaksın.
Hem her an küle dönüşecekmiş gibi,
Hem de hep külün kalacakmış gibi hayat.
Bağımsız yaşayacaksın. Uzaktan bakarak…