Şiirler

  • Yüz Buruşukları

    Görmezden gelmekti en kolayı,
    Yalanlardan bir duvar örmek.
    Gerçeğin soğuk nefesini
    Hissetmektense, sahte bir güneşe
    Sığınmaktı ilk tercihimiz.

    Reddedişin acımasız yüzü,
    Aynalarda çatlaklar oluşturdu.
    Her bir kırık parça, bir pişmanlık,
    Bir kaçırılmış fırsat, bir söylenmemiş söz.
    Yüzümüzde beliren her çizgi,
    Sakladığımız maskelerin izi.
    Kabullenmek zordu, aynaların
    Sessiz feryadını duymak.
    Gözlerimizin içine baktıkça,
    Yabancılaşıyorduk kendimize.

    Aynalar isyan etti sonunda,
    Kırıkları birer mızrak gibi savurdu.
    Yüzleşmekti artık tek çare,
    Gerçeğin acı tadına varmak.
    Reddedişin karanlığından doğmak.


  • Değişimin İzinde

    Rüzgarın fısıltısıdır ilk kıvılcım,
    Tohumun çatlaması, bir başlangıç sancısı…
    Ufukta beliren bir bilinmezlik,
    Dün ile yarın arasında ince bir çizgi,
    Evvelin sonu, ebedin başı.

    Her düşüş bir kalkışa gebe,
    Her karanlık aydınlığa susamış.
    Gökyüzü kadar sınırsızdır olasılıklar,
    Denizler kadar derindir dönüşümün sırrı.
    Yılanın derisi gibi soyunmak geçmişten,
    Kelebeğin kanatları gibi açılmak geleceğe.
    Zamanın nehrinde akarken durulmak,
    Öğrenmek, unutmak, yeniden başlamak…
    Her an bir evrim, her evrim bir ders,
    Kendini aşmaktır belki de tek gerçek,
    Yolculuk sonsuz, varış muamma.

    İçimizdeki pusula şaşar bazen,
    Yönümüzü kaybeder, savruluruz.
    Korku bir zincir gibi sarar benliğimizi,
    Alışkanlıklar birer pranga olur ayaklarımızda.
    Cesaret bir fener gibi aydınlatır karanlığı,
    Merak bir anahtar gibi açar kapıları.
    Denemekten korkmamak, yanılmaktan yılmamak,
    Kendi potamızda eriyip yeniden doğmak.
    Her hata bir tecrübe, her tecrübe bir adım,
    Değişmek, gelişmek, olgunlaşmak…
    Rüzgarın yönünü değiştirmek mümkün değilse bile, yelkenleri ayarlamak elzem.

    Toprağın bağrında saklıdır bereket,
    Ağacın köklerinde direnç.
    Güneşin sıcaklığı eritir buzları,
    Yağmurun şefkati yeşertir umutları.
    Evrenin ritmiyle uyum içinde dans etmek,
    Kendimizi doğanın akışına bırakmak.
    Kabul etmek, affetmek, özgürleşmek…
    Her yeni gün bir mucize, her mucize bir fırsat.

    Gözlerindeki ışıltıdır umudun aynası,
    Ellerindeki emektir geleceğin mimarı.
    Kalbindeki sevgiyle yoğur hayatı,
    Aklındaki bilgiyle aydınlat yolu.
    Değişim bir nefestir, yaşamın özü,
    Evrim bir yolculuktur, sonsuza doğru.
    Kendini tanımak, potansiyelini keşfetmek,
    Dünyaya bir iz bırakmak.
    Her an bir seçim, her seçim bir sonuç…

    Ve sonsuz döngü böyle sürer gider.


  • Güneşin Yüzünde Bir İz

    Şafak sökerken silinir mi gece?
    Bir umut belirir mi her yeni günde?
    Yoksa her şey bir yanılsama mı sadece?

    Güneşin ilk ışığı vurduğunda pencereme,
    Hatırlıyorum çocukluğumun tozlu yollarını,
    Dizlerimdeki yaraların iyileşmesini beklerken,
    Beklemenin bir sabır sınavı olduğunu öğrendim.
    Her düşüş bir kalkışa gebeydi o zamanlar,
    Şimdi ise kalkmak için bir sebep arıyorum.
    Güneşin yüzünde bir iz arıyorum,
    Kaybolmuş bir hatırayı,
    Unutulmuş bir şarkıyı,
    Belki de kendimi…

    Güneşin tam tepede olduğu saatlerde,
    Gölgesi kaybolan ağaçlar gibi hissediyorum kendimi.
    Her şey parlak ve göz kamaştırıcı,
    Ama içimde bir karanlık, derin bir kuyu.
    Yüzümdeki çizgiler, hayatın bana verdiği dersler,
    Her bir kırışıklık, bir acının hatırası.
    Güneşin sıcaklığı tenimi yakarken,
    Yüreğimdeki buzlar erimeye yanaşmıyor.
    Bir zamanlar hayallerim vardı, gökyüzüne uzanan,
    Şimdi ise yere düşen yapraklar gibiyim.

    Güneş batarken, gökyüzü kızıl bir renge bürünürken,
    Hatırlıyorum ilk aşkımı, ilk hayal kırıklığımı.
    Güneşin batışı, bir günün sonu değil,
    Belki de yeni bir başlangıcın habercisi.
    Ama ben hala geçmişe takılı kalmışım,
    Bir türlü koparamıyorum kendimi o anılardan.
    Güneşin yüzünde bir iz arıyorum,
    Belki de orada bulurum kaybettiğim umudu,
    Belki de orada yenilenirim, yeniden doğarım.

    Ve güneş kaybolur ufukta,
    Yerini karanlığa bırakırken,
    Bir fısıltı duyarım içimde:
    “Her güneş batışı, yeni bir şafak demektir.”
    Belki de…


  • Eski Bir Pusulanın Yönü

    Durulmuş suların aynasında aranan
    Bir geçmiş, yosun tutmuş taşlarda saklı.
    Kim bilir hangi rüzgarlar savurdu
    O ilk kıvılcımı, o kör inancı?
    Şimdi bir toz bulutu, hatıraların gölgesi,
    Uzak bir şarkının soluk yankısı.
    Gözler kapalı, dudaklar mühürlü,
    Yalnızca kalbin atışı duyuluyor.
    Bir devrim miydi, bir yanılsama mı,
    Kaybolan yılların sisli perdesi?

    Yorulduk çoktan
    Aynı yolda dönmekten
    Bir çıkış ararken.

    Belki de inanmak, tutunmaktır
    Kaygan zeminde bir umut dalına.
    Belki de devrim, içimizde saklıdır,
    Küçük bir kıvılcım bekleyen.

    Pusula şaşırmış, ibresi kırık,
    Yönünü kaybetmiş eski zamanlarda.
    Hangi limana varır bu gemi, bilemeyiz,
    Yelkenler yırtık, direkler eğik.
    Yine de umut var, sönmeyen bir ateş,
    Derinlerde bir yerde, saklı duran.
    Belki de inanmak yeterlidir sadece,
    Yeni bir yön bulmak için, yarınlarda.

    Sessizce bekleriz
    Gelecek günleri
    Eski pusulanın
    Yönünü değiştiren.


  • Yitik Zamanların İzinde

    Saatler durulmuş bir akşam vaktiydi
    Gölgeler uzamış, hatıralar canlanmıştı
    Yüzümde beliren o hüzünlü tebessüm
    Çocukluğuma dair bir anı saklıyordu
    Taş duvarlı o eski bahçede koşardım
    Dizlerim kan revan, yüreğim coşku doluydu
    Annemin sesi yankılanırdı uzaklardan
    Güneş batarken içimde bir şeyler kopuyordu
    O yıllar şimdi bir rüya gibi uzakta kaldı
    Rüzgarın fısıltısı bile o günleri anımsatıyor
    Kaybolan saflığı arıyorum her yerde

    Deniz kokusu sinmişti tenime
    Martılar çığlık çığlığa uçardı semada

    Yaralı bir serçe titriyordu avuçlarımda
    Umutsuz bakışları içimi acıtıyordu
    O minik canı kurtarmak isterdim
    Ama ellerim yetersiz, kalbim çaresizdi
    Büyüdükçe yitirdim o masumiyeti
    Dünyanın karmaşası beni de değiştirdi
    O serçe şimdi gökyüzünde özgürce uçuyor
    Ben ise yitik zamanların izini sürüyorum

    Yıldızlar şahit geceye
    Unutulmaz anılar saklı

    Zaman acımasız bir nehir gibi akıyor
    Her şeyi alıp götürüyor beraberinde
    Çocukluğumun o büyülü dünyası kayboldu
    Şimdi sadece anılar kaldı geriye
    Keşke geri dönebilsem o günlere
    O saflığı, o coşkuyu yeniden yaşayabilsem
    Ama biliyorum, artık çok geç
    Yitik zamanların izinde kaybolmuşum ben.


  • Yitik Zamanın İzinde

    Unutulmuş bir bahçede yürüyorum,
    Yapraklar hışırdıyor ayaklarımın altında,
    Bir zamanlar yeşildi, şimdi sarı,
    Hatıraların kokusu yükseliyor yerden,
    Kaybolmuş bir aşkın izleri beliriyor,
    Gözlerim dalıyor uzaklara,
    Kalbimde bir sızı hissediyorum,
    Geçmişin hayaletleri dans ediyor etrafımda,
    Zamanın acımasızlığı yüzüme vuruyor.

    Oysa ne çok sevmiştim,
    Ne çok inanmıştım,
    Şimdi sadece bir anı,
    Bir rüya gibi kaldı geriye,
    Yitik zamanın izinde yürüyorum.


  • Yankılar ve Yitik Vatan

    Bir zamanlar, şen kahkahalar yükselirdi evlerden,
    Şimdi sadece acı bir fısıltı, duvarlarda yankılanır.
    Çocukların oyuncak sesleri sustu, yerini sirenler aldı,
    Gökyüzü maviliğini kaybetti, dumanla örtüldü.
    Toprak, kanla sulandı, çiçekler soldu, umutlar tükendi.
    Evler yıkıldı, hatıralar gömüldü, yaşamlar karardı.
    Bir zamanlar vatan dediğimiz bu kutsal toprak,
    Şimdi bir mezarlık, bir enkaz yığını, bir cehennem.
    Gözyaşları deniz oldu, ağıtlar göğe yükseldi,
    Kalpler kırıldı, ruhlar yaralandı, gelecek çalındı.
    Nereye gitsek, içimizdeki bu yangın sönmez,

    Kaybolmuş bir gülüş, yitirilmiş bir bahar,
    Artık geri gelmez.
    Gözlerimde biriken yaşlar,
    Boğazımda düğümlenen sözler,
    Yüreğimde kanayan yaralar.

    Hatırlıyorum, o güzel günleri,
    Güneşin sıcaklığını, kuşların sesini,
    Şimdi sadece bir hayal, bir özlem.
    Nereye gitsem, bu acı beni takip eder,
    Bu yükü nasıl taşırım bilemem.

    Bir daha asla aynı olamayacağım,
    Bir parçam hep eksik kalacak.
    Vatanım, evim, yuvam,
    Her şeyim elimden alındı.
    Şimdi sadece bir gölgeyim,
    Kendi içimde kaybolmuş.

    Belki bir gün, yeniden doğarız küllerimizden,
    Belki bir gün, vatanımızı geri alırız.
    Ama o güne kadar,
    Bu acı içimizde yaşamaya devam edecek.
    Yankılar susmayacak.


  • Oyuncak Sandığı Sırları

    Unutulmuş bahçede salıncak sesi kadar çocuksun,
    Küflenmiş oyuncak kadar zamana direniyorsun.
    İlk çizdiğin resim kadar renklisin,
    Sakladığın misket kadar değerli…
    Yeniden doğuş kadar ümitlisin,
    Kırılmış oyuncak kadar çaresiz.
    Ne kadar eski olursa olsun anıların,
    Hatırladığın kadar canlısın.
    İlk aşk kadar heyecanlıydın.

    Sarı yaprak kadar kurusun düşlerin,
    Ne kadar ağlarsan o kadar küçüksün.
    Annenin masalı kadar gerçeksin,
    Büyüdüğün kadar yorgunsun.
    Ağaç kovuğu kadar saklısın,
    Çocukluğun kadar özgürsün.

    Toprak kokusu kadar derinsin,
    Güneşin batışı kadar hüzünlü.
    Yağmur sonrası gökkuşağısın,
    Hatırladığın kadar çocuksun.


  • Düşpatika

    Düşlere kanat takmayacaksın öyle hoyratça.
    “Gerçek olmazsa yıkılırım.” demeyeceksin.
    Demeyeceksin, boşuna.
    Yıkılırsın çünkü.
    Yerden kalkmak zordur.
    Çok inanmayacaksın mesela. O daha az inanırsa kaybolursun.

    Ve zaten genellikle o daha az inanır sana,
    Senin ona inandığından.
    Çok inanmazsan, çok da aramazsın.
    Çok beklentiye girince, çok da bulamazsın hem.
    Hatta aklını fikrini bile çok kaptırmayacaksın.
    Yabancınmış gibi davranacaksın.
    Hem hiçbir şeyi ummazsan, hayal kırıklığına da uğramazsın.

    Olmamasına alışmış gibi davranacaksın.
    Çok hayalin olmayacak mesela geleceğe dair.
    Sakin sakin yüzebileceksin.
    İlle de bir şeyleri düşleyeceksen,
    Gözlerin uykuyla birleştiği anları düşleyeceksin.
    Uykunu düşleyeceksin,
    Rüyayı, sessizliği,
    Mesela bir yıldız kayması, senin düşlediğin olacak.
    “O benim.” diyeceksin.
    Mutlaka gerçekleşmesini istemiyorsan bir şeylerin…
    Mesela bir deniz kabuğu senin olacak.
    İlle de bir şeye ait olacaksan, zamana ait olacaksın.

    Mesela yarına, ya da düne.
    Ya da hiçliğe ait olacaksın.
    Çok gerçekleşmesini beklemeden, çok bağlanmadan düşleyeceksin.
    Hem her an avuçlarından uçup gidecekmiş gibi,
    Hem de hep senin kalacakmış gibi düşler.
    Sınırda yaşayacaksın. Hafifçe dokunarak…

    Çok da inanmayacaksın, çok da unutmayacaksın.
    Umut, düşlerin bekçisi olacak.
    Hem hep var olacakmış gibi,
    Hem de hiç olmamış gibi davranacaksın.
    Düşlerde yaşayacaksın. Ucundan tutarak.


  • Aynadaki Yitik Zaman

    Kirpiklerin ucunda biriken hüzün
    Denizin dibinde saklı bir inci gibi
    Ne kadar uzaksın, ne kadar yakın
    Bilinmez bir dehlizde yankılanan sesin
    Yüzüne düşen gölge, kayıp bir suret
    Gözlerinde beliren o derin boşluk
    Unutulmuş bir şarkının melodisi
    Yüreğimde yankılanan o tanıdık acı
    Aynadaki yitik zaman, bir rüya mı?

    Sanki dün gibiydi her şey
    Şimdi bir sis perdesi aralığında
    Kaybolan umutların izi sürülür
    Gözyaşının rengi, solgun bir anı
    Yüreğimde bir sızı, dinmeyen

    Bir çığlık kopar içimde derinden
    Suskunluğun ağırlığı çöker omuzlarıma
    Geçmişin hayaletleri dans eder zihnimde
    Hatırlamak ne kadar zor, unutmak ne kadar acı
    Gözlerin, birer ayna gibi yansıtıyor her şeyi
    Yüzündeki çizgiler, hayatın izleri
    Her bir kırışıklık, bir anının yansıması
    Unutulmayan aşkın izleri hala taze duruyor
    Gözyaşının tadı, tuzlu bir deniz gibi yakıyor

    Nereye baksam, seni görüyorum sanki
    Her şeyde bir anı, bir hatıra saklı
    Gözyaşının izleri, silinmeyen bir leke gibi
    Yüreğimde bir yangın, dinmeyen bir acı
    Geçmişin gölgesi, peşimi bırakmıyor
    Unutmak mümkün mü, seni asla unutamam
    Gözlerimde biriken yaşlar, birer inci tanesi
    Yüreğimde bir fırtına, dinmeyen bir kasırga
    Aynadaki yitik zaman, bir labirent gibi

    Sanki bir rüyadayım, uyanmak istemiyorum
    Gözlerimi kapattığımda, seni görüyorum
    Yüzündeki gülümseme, içimi ısıtıyor
    Gözyaşının sıcaklığı, yüreğimi yakıyor
    Geçmişin anıları, zihnimde canlanıyor
    Unutulmayan aşkın izleri, hala taze duruyor
    Gözlerimde biriken yaşlar, birer elmas gibi parlıyor
    Yüreğimde bir umut, yeşeren bir filiz

    Bir veda busesi kondur dudaklarına
    Gözlerin, yıldızlar gibi parlıyor
    Yüzündeki hüzün, içimi acıtıyor
    Gözyaşının izleri, silinmiyor
    Geçmişin anıları, zihnimde dönüyor
    Unutulmayan aşkın şarkısı, hala çalıyor
    Gözlerimde biriken yaşlar, denize karışıyor
    Yüreğimde bir boşluk, kapanmıyor

    Aynadaki yitik zaman, bir masal gibi
    Gözyaşının rengi, solgun bir çiçek gibi
    Yüzündeki ifade, hüzünlü bir şarkı gibi
    Gözlerimde biriken yaşlar, denize dökülüyor
    Unutulmayan aşkın izleri, kalbimde yaşıyor
    Geçmişin anıları, zihnimde canlanıyor
    Gözyaşının tadı, tuzlu bir deniz gibi yakıyor
    Yüreğimde bir sızı, dinmeyen bir acı