Şiirler

  • Külrengi Sabahın Vaadi

    Uykunun ardında, sisli bir perde,
    Gözler aralanır, şehirde bir keder.
    Eski bir şarkının yankısı odada,
    Düşler dağılır, gerçeğin sıcağında.
    Bir umut belirir, günün ilk ışığıyla,
    Külrengi sabahın fısıltısı duyulur.
    Yeniden başlama arzusu içimde,
    Geçmişin izleri silinir usulca.
    Şimdi yeni bir başlangıç zamanı.

    Kirpiklerimde biriken gece tortusu,
    Yüzümde yorgun bir gülümseme belirdi.
    Yollar uzun, adımlar ağır ağır ilerler,
    Her köşe başında bir anı saklı sanki.
    Hayatın karmaşası içinde kaybolurum,
    Fakat bir tutam umut kalır içimde gizli.
    Geleceğe dair hayaller kurarım yeniden,
    Belki de her şey daha güzel olacak yarın.
    Rüzgar okşar tenimi, bir teselli gibi,
    Küllerimden doğacağım, biliyorum.

    Şafak sökerken sessizce,
    Yeniden yeşerecek umutlar.

    Eski defterler açılır, hatıralar canlanır,
    Yazılmamış sayfalar bekler beni sabırla.
    Her kelime bir adım olur aydınlığa doğru,
    Her cümle bir nefes, hayata yeniden dönüş.
    Geçmişin acıları ders olur geleceğe,
    Tecrübeler birikir, güçlenirim zamanla.
    Belki de en güzel şarkılar yazılacak daha,
    Külrengi sabahın vaadi içimde yankılanır.

    Güneş yükselir gökyüzünde,
    Işık saçar dünyaya yeniden.

    Ve sonra bir karar veririm,
    Silkelenir üzerimdeki ağırlık.
    Yeniden doğarım küllerimden,
    Bir anka kuşu gibi yükseğe uçarım.
    Geçmişin zincirleri kırılır bir anda,
    Geleceğe umutla bakarım artık.
    Külrengi sabahın vaadi gerçekleşir,
    Hayat yeniden başlar benim için.

    Yeniden gülerim, yeniden severim, yeniden yaşarım.
    Kalbimdeki tüm karanlıklar aydınlığa dönüşür.
    Külrengi sabahın vaadi gerçektir artık benim için.
    Yeniden doğuşun şarkısını söylerim tüm dünyaya.
    Gelecek, geçmişten daha güzel olacak, biliyorum.
    Ve hayat, tüm renkleriyle yeniden benim olacak.
    Belki de her şey yeni başlıyor şimdi.


  • Yeniden Yeşeren Tohumlar

    Bir rüzgar esti uzaklardan,
    Tozlu raflarda unutulmuş,
    Bir umut belirdi.

    Paslı zincirler kırılır mı sandın,
    Karanlığın koynunda uyuşurken ruhum,
    Bir kıvılcım çaktı derinden,
    Yeniden filizlenir miydi,
    Kurumuş dallarım.

    Unutulmuş şarkılar yankılandı içimde,
    Yeniden doğar mıydım küllerimden,
    Yıpranmış sayfalar arasında kaybolurken ben,
    Bir el uzandı bilinmez diyarlardan,
    Yeniden yeşeren tohumlar misali,
    Aydınlığa koşar mıydım,
    Umutsuzluğun girdabında debelenirken,
    Bir ışık belirdi uzakta,
    Yolumu aydınlatır mıydı?

    Belki de düş değil,
    Gerçekti gördüğüm,
    Yeniden doğuş.

    Yağmur damlaları gibiydi gözyaşlarım,
    Toprağı besleyen, ruhumu arındıran,
    Yeniden nefes alıyorum şimdi,
    Güneşin sıcaklığını hissediyorum,
    Yeniden gülümsüyorum hayata.

    Korkularım eridi bir anda,
    Cesaretim arttı adım adım,
    Yeniden yazıyorum kaderimi,
    Yeniden çiziyorum geleceğimi.

    Umutla bakıyorum yarınlara,
    Geçmişin izleri silinirken birer birer,
    Yeniden doğdum ben bu sabah,
    Yeni bir başlangıç benim için,
    Hayatın anlamını yeniden keşfediyorum,
    Kalbimde yeşeren umut çiçekleriyle,
    Yeniden kanatlanıp uçuyorum gökyüzüne,
    Yeniden varım artık bu hayatta.


  • Yankılar ve Yüzler

    Gecenin koynunda bir fısıltı duydum,
    Eski bir şarkının nağmeleri gibiydi,
    Kaybolmuş bir aşkın izlerini sürdüm,
    Yüzler belirdi karanlığın içinde,
    Her biri bir anı, bir pişmanlık taşıdı,
    Yüreğimde bir sızı, bir umut belirdi,
    Yıldızlar şahit oldu bu sessiz çığlığa,
    Rüzgar savurdu külleri geçmişin,
    Gözlerim doldu, bir damla yaş süzüldü.

    Bir gölge belirdi,
    Uzak bir hatıra,
    Yine de tanıdık.

    Kaosun ortasında bir düzen aradım,
    Her şey karmakarışık, anlamsız görünüyordu,
    Yollar ayrıldı, umutlar tükendi,
    Bir çıkış yolu bulmak imkansız gibiydi,
    Kaybolmuş ruhların feryatları yankılandı,
    Duvarlar üzerime üzerime geldi,
    Bir ışık huzmesi belirdi uzakta,
    Belki bir kurtuluş, belki de bir aldanış.

    Sessiz bir çığlık,
    Derin bir nefes,
    Sonra sadece boşluk,
    Ve yankılar.

    Bir labirentin içinde kayboldum,
    Çıkış yolu yoktu, sadece dönüp durdum,
    Her köşe bir tuzak, her adım bir tehlikeydi,
    Umudumu yitirdim, pes ettim sonunda.

    Yüzler belirdi yeniden, daha solgun, daha kederli,
    Her biri bir pişmanlık, bir kaybedilmiş fırsattı,
    Gözlerinde bir acı, bir çaresizlik okudum,
    Bana bakıyorlardı, suçlayıcı bakışlarla,
    Yüreğimde bir ağırlık, bir yük hissettim,
    Kaderimle yüzleştim, kabullendim sonunda,
    Bir umut ışığı belirdi yeniden, içimde bir yerde,
    Belki de bir mucize, belki de bir yanılsamaydı.

    Suskun bir bekleyiş,
    Yalan bir gülümseme,
    Acı bir tebessüm,
    Çaresiz bir bakış,
    Son bir fısıltı,
    Ve kayboluş.

    Gecenin karanlığı çöktü üzerime,
    Yıldızlar söndü, ay kayboldu,
    Sadece ben kaldım, yalnız ve çaresiz,
    Bir umut bekledim, bir işaret aradım,
    Belki de her şey bir rüyaydı, bir yanılsamaydı.


  • Vicdanın Kökleri

    Dürüstlük bir tohumdur, derine ekilir,
    Zamanla yeşerir, göğe yükselir.
    Kökleri sağlamdır, toprağı kucaklar,
    Yalan rüzgarları onu asla yıkamaz.
    Her dalı bir sözdür, dosdoğru uzanır,
    Yaprakları şefkatle insanı sarar.
    Bu ağaç büyüdükçe, dünya güzelleşir.

    Hayat bir aynadır, yansıtır özünü,
    Dürüstlük olunca, görürsün yüzünü.
    Saklama gerçeği, kalbin temiz kalsın.

    Vicdanın sesi, bir fısıltı gibidir,
    Dinle onu, sakın kulak tıkama.
    Dürüstlük yolunda yürümek zordur,
    Ama sonunda huzur bulursun.
    Bu yol, seni aydınlığa çıkarır.


  • Paslı Hançer ve Leke

    Bir gölge düştü içime, yavaşça, derinden,
    Kirpiklerimde biriken is kokusu gibi.
    Günahın rengini taşıyan bir karanlık,
    Tüm umutları boğan, sessiz ve derinden.
    Kelime değil, haykırış artık içimde yankılanan,
    Bir zehir gibi yayılan, yok eden, acıtan.
    Bakışların zehri, bir hançer gibi saplanır derine,
    Unutulmaz bir leke bırakır, sonsuza dek.
    Nefretin gölgesi, bir ömür boyu süren bir esaret,
    Kırık dökük bir aynada yansıyan çaresizlik.

    Yalanların ağı, örülmüş ruhuma,
    Gerçeğin yüzü, kaybolmuş sisler ardında.
    Sessizlik en büyük çığlık, duyulmayan,
    Bir lanet gibi çöken, kara bir bulut.
    Düşlerin kırıkları.

    Bir fısıltı yükselir derinden,
    Gözyaşlarımla karışan bir çığlık.
    Yalnızlık.

    Dudaklarımda bir acı tebessüm,
    Unutulmaya yüz tutmuş bir anı.
    Kalbimde biriken öfke, lav gibi kaynar,
    Yok eder her şeyi, yakar, kül eder.
    Zamanın amansız akışı, geçer gider,
    Geride kalan sadece bir enkaz.

    Kırık bir ayna, yansıtır geçmişi,
    Her bir parçası, bir anıyı saklar.
    Nefretin tohumları, yeşermiş içimde,
    Bir zehirli sarmaşık gibi dolanır ruhumu.
    Gecenin karanlığı, sarmalar beni,
    Kaybolurum sonsuz bir boşlukta.
    Umutsuzluk.

    Bir veda busesi kondururum hayata,
    Ardımda bıraktığım tüm acılarımla.
    Sonsuzluğa doğru yol alırken,
    Geride bıraktığım sadece bir leke.
    Artık yokum.


  • Özgürlüğün İmtihanı

    Tutunmayacaksın kanatlarına, öyle hoyratça.
    “Uçmazsam düşerim.” demeyeceksin.
    Gerek yok demeye.
    Düşersin çünkü.
    Ahmakça bahaneler aramaya lüzum yok.
    Çok güvenmeyeceksin rüzgara, o daha az eserse savrulursun.

    Ve zaten genellikle o daha az eser,
    Senin umduğun gibi.
    Çok güvenmezsen, çok yara almazsın.
    Çok bağlanmayınca, çok hapsolmazsın hem.
    Hatta zihnini bile çok sahiplenmeyeceksin.
    Sanki ödünç alınmış gibi bakacaksın.
    Hem hiçbir şeyin tutsağı olmazsan, kaybetmekten de korkmazsın.

    Onlarsız da var olabilirmişsin gibi bakacaksın.
    Çok zincirin olmayacak mesela içinde.
    Hafifçe süzülebileceksin.
    İlle de bir şeylere tutunacaksan,
    Denizin gökyüzüyle birleştiği çizgiyi tutacaksın.
    Ufku tutacaksın,
    Martıları, dalgaları, yosunları…
    Mesela en uzak ada, senin adan olacak.
    “O benim.” diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
    Mesela gün batımı senin olacak.
    İlle de bir yere ait olacaksan, renklere ait olacaksın.

    Mesela mora, ya da turkuaza.
    Ya da enginlere ait olacaksın.
    Çok tutunmadan, çok hapsolmadan yaşayacaksın.
    Hem her an avuçlarından uçup gidecekmiş gibi,
    Hem de hep senin kalacakmış gibi özgürlük.
    Temas ederek yaşayacaksın. Hafifçe dokunarak…


  • Anıların Mührü

    Bir yadigâr gibi sakladım seni içimde,
    En kuytu köşemde, kimsenin bilmediği.
    Unutulmuş bir şarkının nağmeleri gibi,
    Usulca fısıldar adın, bir ömür boyu.
    Eskimiş bir fotoğrafın solgun renkleri,
    Hatıraların tozlu raflarında gizlenir.
    Ne kadar kaçsam da senden uzaklara,
    Kalbimin derinliklerinde bir iz kalır.
    Rüzgârın savurduğu yapraklar misali,
    Savrulur anılarım, dünden yarına.
    Ve ben, o yadigârla yaşarım sessizce.

    Gözlerim dalar gider uzaklara,
    Mazinin derin sularında kaybolur.
    Bir bulut misali süzülür anılar,
    Yağmur olup içime damlar durur.
    O bulutların ardında saklıdır yüzün,
    Her yağmur damlasında bir tebessüm.

    Yadigarım, sen benim en kıymetlim,
    Geçmişin izlerini taşıyan bir hazine.
    Geleceğe umutla bakmamı sağlayan,
    Bir ışık huzmesi, bir sevgi sözcüğü.
    Ve anıların mührü, kalbimde daima.

    Bir yemin gibiydi sana adanmış hayatım,
    Uçsuz bucaksız denizlerde bir fener gibi.
    Kaybettim seni, sensiz kaldım ben şimdi,
    Bir enkaz yığını, çaresizliğin dibinde.
    Sessizce feryat eden bir kalbim var benim,
    Dindir artık bu acıyı, gel ne olur geri.
    Beklerim seni, son nefesime kadar,
    Belki bir gün dönersin, bilirim inanırım.
    O yadigârın sıcaklığıyla yaşarım hep,
    Anıların mührü, kalbimde daima yaşar.
    Ve ben, seni sonsuza dek seveceğim.


  • Küllerinden Doğan Sabah

    Uykusuz gözlerde bir akşam daha,
    Silindi gitti yıldızlar yavaşça.
    İçimde bir hüzün, bir veda,
    Yarın bambaşka bir telaş,
    Dünden kalan bir acı telaş,
    Kader böyle yazmış, bir ne fayda.

    Umutsuz değildim aslında,
    Sadece yorgun ve bir o kadar hasta,
    Ruhumun derinliklerinde bir yara.

    Karanlık çökerken gecenin koynuna,
    Rüyalarım kaçar, kaybolur boşluğa,
    Yalancı sabahlar, sahte gülüşler,
    Belki bir gün diner bu bitmeyen hasret,
    Belki bir gün gerçek olur bütün dilekler.
    Şimdi sadece suskun bir bekleyiş,
    Umudun peşinden gitmek de bir çeşit direniş,
    Çünkü güneş doğacak yine her şeye rağmen,
    Aydınlık yakındır, inan buna derinden.
    Yarın bambaşka olacak, biliyorum içten.

    Yeniden doğacak o masumiyet,
    Yüzümde belirecek bir tebessüm.


  • Camdaki Yüzler

    Pencere önünde beklemek,
    bir alışkanlık mı, yoksa
    kaçış mı bilmem.
    Dışarıdaki hayat,
    renkler, sesler, telaş,
    hepsi bir film şeridi gibi akarken,
    ben burada, camın ardında,
    bir gölgeyim sanki.
    Kendi yansımamla konuşurum.

    Rüzgar eser, yağmur başlar,
    cam buğulanır, yüzler silinir.
    Acaba dışarıdakiler de beni görüyor mu?
    Yoksa ben onlar için sadece
    bir anlık yansıma mıyım?
    Bir silüet, bir hayal,
    gelip geçen bir şey.
    Kim bilir, belki de
    onlar da kendi camlarının ardında,
    beni düşünüyorlardır.
    Belki de hepimiz
    birbirimizin yansımalarıyız.

    Camdan bakmak,
    hem yakın, hem uzak.
    Hayata dokunmak,
    ama dokunamamak.
    Bir seçim mi, kader mi bu?


  • Sıradan Saatler Senfonisi

    Duvar saatinin tik takları kadar kısasın,
    Sabah güneşiyle uyanan serçe kadar özgür…
    Otobüs durağında bekleyen yüz kadar ifadesizsin,
    Rüzgarda savrulan yaprak kadar yersiz yurtsuz…
    Pazarda satılan domates kadar kırmızıydın bir zaman,
    Unutulmuş bir şarkı kadar silik şimdi…
    Ne kadar sade olursa olsun yaşantın,
    İçindeki fırtınaların aynasıdır sessizliğin…
    Yaşadığın her gün bir yaprak eksilir:
    Takvimlerden düşen, hatıraların yurdunda…

    Ne kadar sıradansa hayat,
    O kadar eşsizdir her nefes alışın…
    Bir bardak çay kadar sıcak,
    Gecenin karanlığı kadar derin…

    Sakın küçümseme bu anları,
    Her biri bir hikaye, yazılmaya değer…
    Ne kadar farkında olursan ol,
    Hayat, bir rüyadır, uyanılmayı bekleyen…

    Güneşin batışındadır günün sana verdiği huzur,
    Ve karşındaki insana verdiğin kadar değerlisin…
    Bir gün kaybolacaksan eğer,
    Bırak izlerin, seni hatırlatan bir anı olsun…
    Şehrin gürültüsündedir yalnızlığın sesi,
    Ve yalnız kaldığın kadar kalabalığın içindesin…
    Unutma yağmurun altında ıslanmak kadar özelsin,
    Güneşin altında ısınmak kadar gerçek…
    Kendini önemsiz hissettiğin kadar güçlüsün
    Ve anlam kattığın kadar anlamlı.
    Kendini değersiz hissettiğin kadar değerlisin…

    İşte budur sıradanlık!
    İşte budur yaşamak, bunu anladığın kadar yaşarsın
    Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar kaybolursun
    Ve karşındakini görmediğin kadar çabuk unutursun
    Bir sokak kedisi kadar yalnızsın
    Binaların arasında kaybolan bir ses
    Bir dilenci kadar çaresizsin
    Ve her şeyi kabullendiğin kadar özgürsün,
    Sıradan olduğun kadar değerlisin…