Özgürlüğün İmtihanı

Tutunmayacaksın kanatlarına, öyle hoyratça.
“Uçmazsam düşerim.” demeyeceksin.
Gerek yok demeye.
Düşersin çünkü.
Ahmakça bahaneler aramaya lüzum yok.
Çok güvenmeyeceksin rüzgara, o daha az eserse savrulursun.

Ve zaten genellikle o daha az eser,
Senin umduğun gibi.
Çok güvenmezsen, çok yara almazsın.
Çok bağlanmayınca, çok hapsolmazsın hem.
Hatta zihnini bile çok sahiplenmeyeceksin.
Sanki ödünç alınmış gibi bakacaksın.
Hem hiçbir şeyin tutsağı olmazsan, kaybetmekten de korkmazsın.

Onlarsız da var olabilirmişsin gibi bakacaksın.
Çok zincirin olmayacak mesela içinde.
Hafifçe süzülebileceksin.
İlle de bir şeylere tutunacaksan,
Denizin gökyüzüyle birleştiği çizgiyi tutacaksın.
Ufku tutacaksın,
Martıları, dalgaları, yosunları…
Mesela en uzak ada, senin adan olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
Mesela gün batımı senin olacak.
İlle de bir yere ait olacaksan, renklere ait olacaksın.

Mesela mora, ya da turkuaza.
Ya da enginlere ait olacaksın.
Çok tutunmadan, çok hapsolmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından uçup gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi özgürlük.
Temas ederek yaşayacaksın. Hafifçe dokunarak…


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir