Yalın Şölen

Davet etmeyeceksin şölenine herkesi, öyle hoyratça.
“Gelmezse eksik kalır.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Çünkü sen varsın.
Öyle tumturaklı sofralar kurmaya gerek yok ki.
Çok içki koymayacaksın mesela. O daha çok içerse bulanırsın.
Ve zaten genellikle o daha çok içer senin için,
Senin kendini tuttuğundan.
Çok içmezsen, çok dağılmazsın.
Çok hatırlamayınca, çok pişman da olmazsın hem.
Hatta kadehini bile çok sahiplenmeyeceksin.
Onunmuş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyi çok istemezsen, hayal kırıklığına da uğramazsın.

Onsuz da eğlenebilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok misafirin olmayacak mesela sofranda.
Sakin sakin yiyebileceksin.

İlle de bir şeyleri tadacaksan,
Zeytinyağının güneşte parladığı anı tadacaksın.
Denizi tadacaksın,
Tuzu, yosunu, rüzgarı…
Mesela deniz börülcesi, senin yemeğin olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
Mesela gün batımı senin olacak.

İlle de bir şeye ait olacaksan, anlara ait olacaksın.
Mesela o ilk yuduma, ya da kahkahaya.
Ya da hatıralara ait olacaksın.

Çok gülümsemeyeceksin, sonra gözlerin acır.
Az kahkaha atacaksın, sonra sesi yankılanır durur.
Ne çok yiyeceksin, ne de aç kalacaksın.
Yeteri kadar isteyeceksin sadece.
Ne kalbini çok açacaksın, ne de tamamen kapatacaksın.
Sadece bir aralık bırakacaksın.
Ne çok konuşacaksın, ne de suskun kalacaksın.
Anlamlı kelimeler seçeceksin.
Ne çok dans edeceksin, ne de hiç kıpırdamayacaksın.
Ritmine uyacaksın hayatın.

Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan kutlayacaksın.
Hem her an bitecekmiş gibi,
Hem de hep sürecekmiş gibi o an.
Hafif yaşayacaksın. Ucundan dokunarak…


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir