Yazar: Cuma Bozkurt

  • Suskun Taş

    Bu şehirde bir heykel gibi dikildim,
    Yalnızlığım taşlara sinmiş, eriyen.
    Her bakış bir çekiç, ruhumu inciten,
    Sessizliğim yankılanır, duyulmayan.
    Kırgınlığım bir mermer gibi soğuk,
    Yüzümde donmuş bir ifade, eski bir anıt.
    Kimse bilmez içimde kopan fırtınayı,
    Belki de bir gün çözülür bu buzdan ağıt,
    Ama şimdilik, suskun taş, böyle kalacak.

  • Yalanın Gölgesinde Hakikat Sınavı

    Şüphenin tohumu içime düştü,
    Gerçeği ararken gönlüm sarsıldı,
    Duygularım bir girdaba dönüştü,
    İç sesim fısıldar, aklım karıştı.
    Adalet terazisi eğilir mi bilmem,
    Doğrular kaybolmuş, karanlık çökmüş,
    Kalbim bir savaş alanı sanki,
    Her yanım yaralı, ruhum bitkin.
    Direniş türküsü söylerim yarına,
    Umut ışığı yanar içimde hala,
    Hakikat elbet bir gün doğacak,
    Yalanlar yıkılacak, gerçekler kalacak.
    Savaşım çetin, yolum uzun olsa da,
    Güneş doğacak, karanlık son bulacak.

  • Çağdaş Yüzleşme

    Sanırsın, her fırça darbesi birer sitem, birer figan.
    Ruhun çığlığıdır o, duymayan kulaklar nerde, aman!
    Ne çare, gösterişten, sahte tebessümden geçilmezken?
    Bir dokun, bin ah işitirsin, lakin kimseler eğilmezken.
    Yüzünde maske, kalbinde bin yara,
    Sanki hayat bir sahne, herkes oyuncu, oysa bir ayna.
    Ne yapsın, kime söylesin derdini,
    Kim anlar ki bu çağda, samimiyetin kıymetini?
    Bir bakış yeterdi, bir zamanlar her şeye,
    Şimdi sözler bile anlamsız, her şey bir gösterge.
    Susmanın ağırlığı çöker omuzlara,
    Yalanlar sarar etrafı, tuzaklarla.
    Gözlerini aç, gerçeği gör artık,
    Bu sahte dünyada, bir nefeslik yer bul artık.
    Yüreğinle dinle, ruhunla hisset.

  • Ruhumun Kırılgan Denizi

    Yine bir telaş ve yine bir koşuşturma
    her bayram, aynı yalan gülümsemeler
    soğuk bir rüzgar gibi geçiyor içimden
    sahte sevinçlerin yankısı boğuyor beni
    gözlerim bir liman arıyor uzakta
    kalbim, bitmeyen bir hasretin esiri
    Nereye gitsem, hep aynı yabancılık
    tanıdık yüzler, yabancı bakışlar
    bir boşluk var içimde, dolmayan
    umutsuz bir bekleyiş, tükenmeyen
    yorgun ruhum, dinlenmek ister
    Çocukluğumun coşkusu nerede şimdi
    o masumiyet, o saf sevinç kayboldu
    bayramlar, birer zorunluluk oldu artık
    anlamını yitiren, eski bir ritüel
    gözlerim dalıyor uzaklara, anılara
    bir özlem, bir pişmanlık, bir hüzün
    saklıyor içimde, derin bir kuyu
    Belki de farkındalık, acı bir hediye
    görmek, duymak, hissetmek her şeyi
    oysa ben, sadece unutmak istiyorum
    maskeler düşüyor, gerçekler acıtıyor
    bir denizim ben, kırılgan ve derin
    dalgalarım köpürüyor, fırtınalar dinmiyor

  • Bir Anlamı Var mıydı?

    Ben sana inandım mı? İnanmak ne zor
    Bir sis perdesi indi gözlerime
    Her şey anlamını yitirdi birden,
    Boşlukta savruldu tüm kelimeler.
    Ben sana güvendim mi? Güvenmek imkansız
    Kırılgan dallara tutunmak gibiydi
    Her sözün bir şüphe doğurdu içimde,
    Yalan mıydı, gerçek miydi, kim bilecek?
    Belki de her şey bir yanılgıydı.
    Ben seni aradım mı?
    Kaybolmuş bir iz gibiydin sadece,
    Ulaşılmaz, dokunulmaz bir hayal.
    Ben seni özledim mi? Bilmiyorum ki
    Özlem dediğin şey bende hiç var mıydı?
    Yüzün belirsiz bir anı sadece,
    Şimdi silinip giden bir gölge.
    Ben seni sevdim mi?
    Bir anlamı var mıydı her şeyin,
    Yaşananların, söylenenlerin?

  • Yitik Anların Dansı

    Unutulmuş bir şarkının
    Ardından sürüklenerek
    Bu bir ayrılık hali:
    Ben seni sildim silerek.

    Şimdi hangi düşlerden
    Uyanacaksın yeniden,
    Vazgeçmekse bazı şeylerden
    Kendinden geçerek.

    Yalancı bir baharı,
    Beklemiş de solmuş gibi
    Sessiz akşamlarda
    Yalnız bir şehir efsanesi
    Düşe kalka titreyerek.

    Şimdi hangi limanlardan
    Uzaklaşıyor gemiler
    Zamansız bir vedayı
    Bir kahve içer gibi
    İçine sindirerek.

  • Sislenen Yüzler

    Ey yolcular nerde kaldım
    Ben o uzun yollarında
    Bana bir selamı gelmez
    Dayanılmaz anılarında
    Gözüm dalda, sesim kısık
    Hatırımı kimse sormaz
    Göndersem o derde ermez
    Düşsem garip hallerine
    Aşk ile hayale dalsam
    Varıp gölgesinde dursam
    Yüzümü toprağına sürsem
    Sığındım ben ellerine
    Yalnızım, derdim dermanı
    Sultanım gönlümün fermanı
    Bir bitmeyen keder gibi
    Sarındım ben dertlerine
    Saklasam içimde seni
    Gülüşün düşse yerlere
    Ağlasam içimde seni
    Saklarım karanlıklara

  • Eski Bir Radyonun Hatırası

    Köy kahvesinin loş ışığında,
    bir zamanlar yankılanan sesler,
    şimdi bir toz bulutu gibi asılı duruyor havada.
    Yaralı bir serçe telaşıyla
    unutulmuş şarkılar fısıldıyor,
    zamana meydan okuyan
    bir hatıra sandığı…
    Paslı anteninden yükselen hüzün,
    bir yitik aşkın romanı sanki.
    Tellerde biriken anılar,
    sessizliğe gömülmüş.
    Şimdi sadece cızırtılar,
    ve yitip giden bir dünyanın yankısı.
    Belki de bir umut,
    bir gün yeniden canlanır.
    Oysa şimdi,
    sadece bir gölge,
    bir melankoli.

  • Yarımlık Veda

    Ben,
    seni bir ömür sevebilirdim.
    Yarım kalan cümleler gibi
    yarım kaldı her şey, anlıyor musun?
    Ben anlıyorum artık.
    İyisi mi, unut gitsin beni,
    hatıraların tozlu raflarına kaldır
    içinde kırık bir vazo.
    Vazo kristalden olsun,
    ışıltılı, keskin kristalden olsun
    ki içinde yansımamı göremeyesin…
    Vazgeçtim hayallerden,
    vazgeçtim gelecekten
    seni unutabilmek için.
    Ve siliniyorum
    yaşıyorum sensiz senin.
    Sonra, sen de unutunca
    yanına bile gelemem.
    Ve orada yalnız kalırım
    kırıklarımın içinde yalnız,
    ta ki savruk bir el
    yahut vefasız bir kader
    beni oradan atana kadar…
    Ama ben,
    o zamana kadar
    o kadar
    alışacağım
    ki yalnızlığıma,
    atıldığım uçurumda bile zerrelerim
    yalnız düşecek.
    Boşluğa beraber dalacağız.

  • Sınır Taşı

    kaç hayatım var bu geçişin kıyısında
    bir nehir, bir duman
    Köprüler ve Sözler
    Eylül ve Hüzün
    Ayrılıklar ve Veda buseleri arasında
    sesim yankılarla dolu
    arayan telaşlı yolcular
    için gölgeler büyüyor ardımda
    kırık dökük bir inanç gizleniyor
    yüreğimin ve yüzümün
    çizgilerinde
    kendime doğru büyük bir adımım şimdi
    düşüyorum
    içimdeki boşluklara
    yitiriyorum
    ayak izlerimi