Ateşin külleri dans eder avuçlarımda,
Eski bir yangının solgun hatırası.
Şafak sökerken gri bir perde iner dünyaya,
Umutsuz bir bekleyişin sessiz çığlığı.
Rüzgar fısıldar geçmişin acı şarkısını,
Yüzüme çarpar kaybedilmiş baharların kokusu.
Yorgun gözlerim arar bir umut ışığı,
Bu kül rengi şafakta, kaybolmuş bir anlam.
Baharın müjdesi gelmez artık bu şehre,
Çiçekler solgun, kuşlar sessiz.
Yüreğimde biriken keder, derin bir uçurum,
Düşerim her gün biraz daha dibine.
Zaman, bir kum saati gibi akar ellerimden,
Tükenir umutlar, solar hayaller.
Ben, bu kül yığını içinde bir yabancı.
Ateş söner, geriye yalnızlık kalır,
Bir enkaz yığını, bir yıkım manzarası.
Gözlerim kapanır, düşlerim karabasan,
Ruhum firar eder, bedenim esir.
Bu kül rengi şafakta, umut yeşermez.
Küllerim savrulur, anılarım gömülür,
Ateşin dansı biter, sessizlik başlar.
Kül renginde şafak, sonsuz bir veda,
Ve ben, kaybolurum külrenginde.