Sesler birikir içimde, duvarlara çarpar,
Kendi yankımda kaybolurum.
Her kelime bir kurşun, düşüncelerim hedef tahtası,
Suskunluğum isyan, kelimelerim kelepçe.
Ağzımdan dökülen her hece pişmanlık.
Ayna kırıkları gibi yüzümde beliren anılar,
Geçmişin hayaletleri dolanır odamda.
Her bakışta başka bir suret, her yansımada yabancı,
Kendime sürgünüm ben, bilinmez bir diyarda.
Gözlerimdeki karanlık, ruhumun en derin kuyusu,
Aydınlanmam imkansız, kaybolmuşum sonsuza dek.
Çınlıyor kulaklarımda
Sessizliğin sesi.
Deliriyorum
Yüzleşemediğim gerçekler, sakladığım sırlar,
Karanlık bir labirentte yolumu kaybederim.
Her adımda daha da derine inerim,
Kurtuluş yok, çıkış yok, sadece yankılar.
Bu oda benim zindanım, bu sesler gardiyanım,
Kendi yarattığım cehennemde yanarım.
Duyulmayan feryatlarım yankılanır.
Dudaklarımdan dökülen her kelime, bir lanet,
Dilim lal olmuş, kalbim kan ağlar.
Yankılar çoğalır, sesler yükselir,
Deliliğin sınırında dans ederim.
Kimse duymaz beni, kimse anlamaz halimi,
Bu yankı odasında yapayalnızım.
Umutlarım tükenir, benliğim kaybolur.
Aynada bir gölge belirir, ürkütücü ve yabancı,
Kendimden bile korkarım artık.
Sesler fısıldar, görüntüler değişir,
Gerçeklik kaybolur, sanrılar başlar.
Bu oda bir mezar, ben diri diri gömülmüşüm,
Çıkış yok, kurtuluş yok, sadece yankılar.
Sonsuz bir döngüde sıkışıp kalmışım.
Yankı odasında çürür bedenim,
Sesler susar, sessizlik çöker.
Bir hiçliğe dönüşürüm,
Kaybolurum sonsuz karanlıkta.
Bir yanıt yazın