Şiirler

  • Umut İpliği

    Kısmet ağında örülen düşler,
    Bekleyişin rüzgarında savrulur,
    Bir nefeslik ömre sığan hevesler.

    Ne kadar inanırsan o kadar yakındır,
    Umut denizinde kaybolan gemin,
    Her dalga vuruşunda bir adım öndedir.
    Ne kadar direnirsen o kadar sağlamdır,
    Kader denen yolda yürüdüğün patika,
    Ne kadar vazgeçersen o kadar uzaktır,
    Gönlüne düşen o gizli fısıltı.

    Ne kadar susarsan o kadar derindir,
    İçinde biriken o anlatılmamış şarkı,
    Ne kadar haykırırsan o kadar duyulur,
    Evrenin sana sunduğu o sonsuz yankı.
    Ne kadar ertelersen o kadar geç olur,
    Yüreğinin sana çizdiği o eşsiz rota,
    Ne kadar açarsan kalbini o kadar çok sevilirsin.

    Belki de her şey bir tesadüften ibarettir,
    Belki de her düş gerçekleşmek için vardır.
    Unutma, umut bir ipliktir, incecik,
    Ama kopmadığı sürece,
    Seni hayata bağlar.


  • Yansımanın Yorgunluğu

    Aynalar suskun, sırları derin
    Ne kadar yüz biriktirdiler, kim bilir?
    Her yansıma bir an, bir hatıra, bir iz
    Silinmez, kazınır içlerine yavaşça
    Gözler yorgun, bakmaktan bıkmış
    Kendine dönmekten usanç duymuş
    Her kırışıklık bir hikaye anlatır
    Her leke bir geçmişi fısıldar usulca
    Aynalar yargıç değil, sadece tanık
    Sessizce izlerler akıp giden zamanı
    Yansımanın yükü ağırdır aynalar için.

    Kırılmak bir kurtuluş mudur, bilemem
    Belki de yeni bir başlangıçtır o
    Bin parçada bin yeni suret
    Her biri bir yanılsama, bir oyun
    Yansımaların sonsuz döngüsü
    Bir labirenttir, çıkışı olmayan.


  • Eylülün Hüznü Yapraklarda Asılı

    Bir sarı telaş, bir buruk veda.
    Rüzgarın fısıltısı, toprağın çağrısı.
    Son dansı yaprakların.

    Dallardan kopuş anı, sessiz bir düşüş.
    Güneşin son ışığıyla parlayan yüzey.
    Bekleyişin huzursuzluğu, yeni bir döngüye.
    Yaprak, savrulur durur.

    Yeşilin vedası, kahverenginin yükselişi.
    Her düşen yaprakta, bir anı saklı.
    Ayrılıkların rengi, sonbaharın fırçasından.
    Bir yaprak, bir hikaye, bir son, bir başlangıç.

    Yaprak düşerken, anlatır hayatı.
    Yeşilden sarıya dönüşüm, zamanın izi.
    Toprağa karışan umutlar, bahara özlem.
    Rüzgarın oyuncağı yaprak, dans edercesine.
    Her düşüş bir kabulleniş, bir yeniden doğuş.
    Sararan yapraklar, hüzünle boyanmış.
    Eylülün sesi, yaprakların fısıltısıdır.
    Bir yaprak, bir dünya, bir anı, bir veda.
    Sonbaharın şarkısı, yaprakların melodisi.
    Düşen yapraklar, toprağın örtüsü olur.
    Yeniden doğuşun müjdesi, yapraklarda saklı.

    Ağacın sessiz çığlığı, yaprakların vedası.
    Toprakla buluşan yaprak, huzura kavuşur.
    Bir devrin sonu, yeni bir sayfanın açılışı.
    Yaprakların dansı, sonbaharın büyüsüdür.
    Her düşen yaprakta, bir umut saklıdır.
    Güneşin son ışığıyla parlayan yapraklar, veda eder.
    Yeniden yeşermek için, toprağa karışır.
    Yaprakların hikayesi, sonbaharın ezgisidir.

    Sonsuz döngünün parçası.
    Toprağa düşen yaprak, yeni bir başlangıçtır.
    Hüzünlü bir veda, umut dolu bir bekleyiş.


  • Sisperdesi

    Ufukta bir gemi, kayıp bir düş gibi,
    Sessizce süzülür, engin denizde.
    Yelkenleri yırtık, paslı zincirleri,
    Bir ömrün yükünü taşır derinde.
    Bilmediğim limanlara doğru yol alır,
    Ardı sıra bırakır anılar denizini.
    Her dalga bir fısıltı, her rüzgar bir şarkı,
    Yüreğime dokunur, acı tatlı.
    Belki de bir umut, belki bir veda,
    Sis perdesi ardında gizlenen dünya.

    Nedensiz bir bekleyiş, içimde büyür,
    Kıyıya vuran bir dalga misali.
    Gözlerim dalgın, ruhum yorgun,
    Bir cevapsız soru, saklı.
    Yüzümde beliren bir hüzün,
    Kaybolan bir anının izi.
    Çözülmeyen bir sır,
    Saklıyorum içimde.
    Zamansız bir yolculuk,

    Belirsizlik…

    Yol ayrımında durdum,
    Kararsız adımlar attım.
    Sessizce bekledim.
    Umutla baktım,
    Karanlığa daldım,
    Kendimi buldum,
    Yeniden doğdum.

    Gözlerim kamaşır, gördüğüm güzellikler,
    Ruhum coşar, duyduğum nağmelerle.
    Yüzümde bir tebessüm, içimde bir umut,
    Hayatın renkleri sarmalar beni.
    Her çiçek bir melodi, her kuş bir resim,
    Kalbimde yankılanır, sonsuz bir ahenk.
    Yaşamak güzeldir, bu bilinmezlikte bile,
    Yeter ki gözlerin açık olsun, görebile.
    Her an bir mucize, her nefes bir hediye,
    Hayatı kucakla, tüm güzelliğiyle.

    Bir yağmur damlası, cama vurduğu an,
    Hatıralar canlanır, bir bir gözümde.
    Geçmişin izleri silinmez asla,
    Yüreğimde saklıdır, her bir sözünde.
    Bir ayrılık acısı, bir veda busesi,
    Zamansız bir özlem, içimde büyür.
    Belki de bir teselli, belki bir ders,
    Hayatın akışında kaybolur gider.
    Ama yine de umut vardır, yarınlara dair,
    Güneşin doğuşu, yeni bir başlangıçtır.

    Gökyüzünde bir yıldız, kayar usulca,
    Dilekler tutulur, sessizce içten.
    Bir umut ışığı, karanlığı deler,
    Yüreğime fısıldar, yeniden sevmekten.
    Bir aşkın ateşi, içimde yanar,
    Belki de bir hayal, belki de gerçek.
    Ama yine de inanırım, sevginin gücüne,
    Her şeye rağmen, hayatın mucizesine.
    Gözlerim kapalı, ruhum huzurlu,
    Bir düş aleminde, kaybolurum sonsuza dek.

    Zamanın akışı durulur bir an,
    Sonsuzluğa açılır, kapılar bir bir.
    Bir rüya başlar, hiç bitmeyecek gibi,
    Gözlerim kamaşır, gördüğüm güzellikten.
    Yıldızlar dans eder, gökyüzünde usulca,
    Melekler şarkı söyler, sonsuz bir ahenkle.
    Bir sır perdesi aralanır, yavaşça,
    Hayatın anlamı belirir, tüm çıplaklığıyla.
    Ruhum yükselir, bedenden sıyrılır,
    Sonsuzluğa karışır, bir daha hiç dönmemek üzere.


  • Yaz Sonu Sarhoşluğu

    Deniz tuzu sinmiş saçlarıma
    Güneşin son ışığı vurur tenime
    Bir coşku dolaşır içimde sebepsiz
    Uzaklarda bir gemi, yelkenleri rüzgarda
    Kuşlar çığlık çığlığa gökyüzünde
    Anılar birikir usul usul aklımda

    Yaz biter, hüzün başlar içimde
    Ama coşku hep baki kalır
    Gelecek güzel günlere dair.


  • Kaldırım Çiçekleri Solarken

    Şehrin yorgun yüzünde bir ben miyim garip,
    Betonun bağrında yeşeren umutsuz fidan,
    Her adımda bir sızı, her bakışta bir hicap,
    Kaldırım taşları şahidim, yalanım yok inan.
    Güneşin altında kavrulan, yağmurda ıslanan,
    Bir başıma savrulurken hayallerim duman duman,
    Gölgeler uzarken içimde bir şeyler kırılır,
    Bu kalabalıkta kaybolmuş bir ses, bir figan,
    Belki de bir gün yeniden açar solarım yalan.

    Gözlerim arar bir tanıdık yüz,
    Bir el ki tutsun, beni yerden üz.

    Sokak lambaları birer birer yanarken,
    Yüzlerde maskeler, kalplerde acı bir sızı,
    Kimse duymaz feryadımı, kimse anlamaz beni,
    Her köşe başında bir hayalet, her adımda bir yara,
    Karanlık çökerken ruhuma, umutlarım kaçar benden,
    Yıldızlar bile saklar yüzünü benden,
    Rüzgar fısıldar kulağıma yalnızlığımı,
    Bir şarkı yankılanır boş sokaklarda,
    Gönlümde bir hüzün, bir hasret türküsü,
    Belki bir gün değişir bu şehrin yüzü.

    Yüreğimde bir yangın, gözlerimde yaşlar,
    Kimse bilmez içimde kopan fırtınalar,
    Bir damla umut ararken karanlıkta,
    Kaybolurum kendi içimde yavaş yavaş.
    Belki bir gün güler yüzüm, belki bir gün diner gözyaşım,
    Ama şimdi sadece bir yalnızım.

    Kaldırım çiçekleri solarken,
    Hayallerim de kaybolur.

    Bir sessizlik çöker,
    Her şey biter.


  • Yüzleşme Bahçesi

    Gitme demeyeceksin, cehennemin ortasında.
    Çünkü kimse gelmez oraya seninle.
    Yalnız yürürsün lavlar arasında.
    Yanarsın işte.
    Öyle büyük anlamlar yüklemeye gerek yok ki.
    Çok hatırlamayacaksın mesela, anılar daha çok yakar.

    Ve zaten genellikle hatıralar daha acı verir,
    Yaşadığından.
    Çok anı biriktirmezsen, çok kaybetmezsin.
    Çok bağlanmayınca, çok yabancı da olmazsın hem.
    Hatta ruhunu bile çok sahiplenmeyeceksin.
    Sanki sana emanetmiş gibi davranacaksın.
    Hem hiçbir şeyin olmazsa, delirmekten de korkmazsın.

    Sensiz de akabilirmiş gibi davranacaksın.
    Çok beklentin olmayacak mesela kalbinde.
    Sessizce fısıldayabileceksin.
    İlle de bir şeyleri hissedeceksen,
    Sonsuzluğun boşlukla birleştiği anı hissedeceksin.
    Hiçliği hissedeceksin,
    Karanlığı, boşluğu…
    Mesela yok oluş, senin varoluşun olacak.
    “O benim.” diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
    Mesela hiçlik senin olacak.
    İlle de bir şeye ait olacaksan, zıtlıklara ait olacaksın.

    Mesela aydınlığa, ya da karanlığa.
    Ya da boşluğa ait olacaksın.
    Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yanacaksın.
    Hem her an küle dönüşecekmiş gibi,
    Hem de hep külün kalacakmış gibi hayat.
    Bağımsız yaşayacaksın. Uzaktan bakarak…


  • Çelik Yalnızlık

    Beton yükselir, göğe dokunur gibi,
    Her katında bir hayat, ayrı ayrı,
    Yüzler yabancı, bakışlar donuk,
    Asfaltın grisi sinmiş ruhlara.
    Kablolar dolaşır damarlar gibi,
    Enerji taşır, sessiz bir uğultuyla,
    Neon ışıklar vurur kaldırımlara,
    Yapay bir gece, sahte bir parıltı.
    Yüksek binalar arasında kaybolur,
    Bir ses, bir nefes, bir insan sureti,
    Modern yalnızlık, çelikten bir kafes.

    Ve akar zaman,
    Bilmem nereye?
    Çaresizce…


  • Yitik Bir Tebessümün İzinde

    Şefkat ararken yollarda,
    Bir gölgeyim uzakta.
    Sessiz bir çığlık içimde,
    Kaybolmuş bir umutla,
    Yapayalnız bu dünyada.

    Yüzlerde gördüğüm o sıcaklık nerede?
    Bir dokunuş, bir fısıltı beklerken,
    Gözlerimde biriken yaşlar dökülür yere.
    Belki de aradığım, içimde saklıdır derinde.
    Yeniden yeşeren bir filiz gibi,
    Doğrulmaya çalışırken acılarımla,
    Bir tebessüm belirse usulca yüzümde,
    İşte o zaman, şefkat bulur beni de.


  • Yüz Buruşukları

    Görmezden gelmekti en kolayı,
    Yalanlardan bir duvar örmek.
    Gerçeğin soğuk nefesini
    Hissetmektense, sahte bir güneşe
    Sığınmaktı ilk tercihimiz.

    Reddedişin acımasız yüzü,
    Aynalarda çatlaklar oluşturdu.
    Her bir kırık parça, bir pişmanlık,
    Bir kaçırılmış fırsat, bir söylenmemiş söz.
    Yüzümüzde beliren her çizgi,
    Sakladığımız maskelerin izi.
    Kabullenmek zordu, aynaların
    Sessiz feryadını duymak.
    Gözlerimizin içine baktıkça,
    Yabancılaşıyorduk kendimize.

    Aynalar isyan etti sonunda,
    Kırıkları birer mızrak gibi savurdu.
    Yüzleşmekti artık tek çare,
    Gerçeğin acı tadına varmak.
    Reddedişin karanlığından doğmak.