Gece yarısı, bir dehliz gibi uzar,
Sessizliğin rengi, lacivert bir duvar.
Saatler erir, zamanın izleri silinir,
Bir gölge düşer, hatıralar belirir.
Uykusuz bir pusula, yönünü arar,
Yıldızlar şahit, kayıp bir anı yakalar.
Düşler birikir, gerçeklik yavaşlar,
Ruhun fısıltısı, kalbi okşar.
Gece, bir aynadır, sırları yansıtır,
Yüzünde çizgiler, geçmişi anlatır.
Ayın ışığı, umudu besler,
Gecenin derinliği, sırları gizler.
Düşünceler dans eder, zihinde yankılanır,
Yarın ne getirir, merakla beklenilir.
Uykusuzluk, bir yolculuktur, içe doğru,
Kendini bulmak, karanlıkta bir soru.
Gecenin sessizliği, bir melodi çalar,
Kalbin ritmi, evrene karışır.
Uykusuz bir pusula, yolunu bulur,
Yıldızlar rehber, umutla doludur.
Gece yarısı, bir limandır, sığınacak,
Yorgun ruhları, şefkatle saracak.
Saatler ilerler, şafak yakındır,
Uykusuzluğun sonu, aydınlıktır.
Düşler gerçek olur, umutlar yeşerir,
Gece biter, yeni bir gün başlar.
Uykusuz bir pusula, yönünü çizer,
Hayatın akışı, sonsuza dek sürer.
Gece, bir sırdır, çözülmeyi bekler,
Ruhun derinlikleri, keşfedilmeyi ister.
Uykusuzluk, bir sınavdır, geçilmesi gereken,
Kendini tanımak, zaferle taçlanan.
Gece yarısı, bir başlangıçtır, yeniden,
Umutla dolmak, hayata gülümsemek.
Uykusuz bir pusula, yolunu açar,
Yıldızlar ışığı, geleceği aydınlatır.
Gece, bir hediyedir, kıymetini bilmek,
Sessizliğin gücünü, derinden hissetmek.
Uykusuzluk, bir fırsattır, düşünmek için,
Hayatın anlamını, sorgulamak için.
Gece yarısı, bir sığınaktır, kaçmak için,
Gerçeklerden uzak, düşlere dalmak için.
Uykusuz bir pusula, yolunu gösterir,
Yıldızlar fısıltısı, kalbi dinlendirir.
Gece, bir aynadır, kendini görmek için,
Yüzündeki çizgileri, sevmek için.
Uykusuzluk, bir yolculuktur, keşfetmek için,
Ruhunun derinliklerini, dinlemek için.
Gece yarısı, bir zamandır, hatırlamak için,
Geçmişin izlerini, unutmamak için.
Uykusuz bir pusula, yolunu çizer,
Hayatın anlamını, yeniden keşfeder.
Gece, bir sükunettir, dinlenmek için,
Yorgun ruhunu, şefkatle sarmak için.
Uykusuzluk, bir deneyimdir, öğrenmek için,
Hayatın zorluklarını, aşmak için.
Gece yarısı, bir fırsattır, başlamak için,
Yeniden doğmak, hayata tutunmak için.
Uykusuz bir pusula, yolunu aydınlatır,
Yıldızlar rehber, geleceği umutla kurar.
Gece, bir gizemdir, çözülmeyi bekler,
Ruhun derinlikleri, keşfedilmeyi ister.
Uykusuzluk, bir sınavdır, geçilmesi gereken,
Kendini tanımak, zaferle taçlanan.
Gece yarısı, bir başlangıçtır, yeniden,
Umutla dolmak, hayata gülümsemek.
Uykusuz bir pusula, yolunu açar,
Yıldızlar ışığı, geleceği aydınlatır.
Gece, bir hediyedir, kıymetini bilmek,
Sessizliğin gücünü, derinden hissetmek.
Uykusuzluk, bir fırsattır, düşünmek için,
Hayatın anlamını, sorgulamak için.
Gece yarısı, bir sığınaktır, kaçmak için,
Gerçeklerden uzak, düşlere dalmak için.
Uykusuz bir pusula, yolunu gösterir,
Yıldızlar fısıltısı, kalbi dinlendirir.
Gece, bir aynadır, kendini görmek için,
Yüzündeki çizgileri, sevmek için.
Uykusuzluk, bir yolculuktur, keşfetmek için,
Ruhunun derinliklerini, dinlemek için.
Gece yarısı, bir zamandır, hatırlamak için,
Geçmişin izlerini, unutmamak için.
Uykusuz bir pusula, yolunu çizer,
Hayatın anlamını, yeniden keşfeder.
Gece, bir sükunettir, dinlenmek için,
Yorgun ruhunu, şefkatle sarmak için.
Uykusuzluk, bir deneyimdir, öğrenmek için,
Hayatın zorluklarını, aşmak için.
Gece yarısı, bir fırsattır, başlamak için,
Yeniden doğmak, hayata tutunmak için.
Uykusuz bir pusula, yolunu aydınlatır,
Yıldızlar rehber, geleceği umutla kurar.
Şiirler
Uykusuz Pusula
Evrenin Tozları
Gerçeğin ötesinde bir fısıltı,
Kainatın derinliklerinde yankılanan,
Bir sır gibi saklı, yıldızlar arasında.
Belki de bir rüya, uyanmak istemediğimiz,
Belki de bir oyun, kuralları çözemediğimiz.
Her atom bir evren, her hücre bir dünya,
Bilinmezliklerle dolu, sonsuz bir yolculuk.
Işığın hızıyla savrulur, zamanın ötesine geçeriz,
Belki de bir gün anlarız, bu karmaşanın nedenini,
Belki de hiçbir zaman, sır perdesi aralanmaz.
Gerçeğin sınırları, hayalin ötesinde.Kainatın tozları, ruhumuzda bir iz bırakır,
Bir umut ışığı, karanlıkta yol gösterir,
Her nefes bir mucize, her an bir fırsat.
Belki de bir yanılgı, peşinden koştuğumuz,
Belki de bir gerçeklik, kabullenmekten korktuğumuz.
Her soru bir cevap, her arayış bir buluş,
Bilinçaltımızın derinliklerinde saklı, sonsuz bir bilgi.
Zamanın döngüsüyle değişir, mekanın sınırlarını aşarız,
Belki de bir gün kavrarız, bu döngünün amacını,
Belki de hiçbir zaman, sır çözülmez, gizem devam eder.
Evrenin sırları, kalbimizde bir merak uyandırır.Yontulmamış Sızı
Bir mermer bloktum, kederle yoğrulmuş,
İçimde saklı bir figür aradım.
Çekiç sesleriyle yankılanan boşluk,
Her vuruşta bir parçamı kopardı.
Yontuldukça açığa çıkan gerçek,
Acıdan başka bir şey bulamadım.Kim bilir hangi usta dokundu bana,
Hangi eller şekil verdi bu hale?
Yüzümde beliren derin çizgiler,
Geçmişin izlerini taşır sanki.
Her bir yara, bir anı, bir pişmanlık,
Benliğimi saran bir karanlık orman.
Belki bir tanrı, belki bir fani,
Ben buydum işte, yontuldukça solan.
Taş kesilmiş kalbim, atmıyor artık.Rüzgarın fısıltısı gelir uzaktan,
Denizin dalgaları şarkılar söyler.
Ama ben duymam, hissetmem hiçbir şey,
Sadece sessizce beklerim öylece.
Bir zamanlar hayat doluydum belki de,
Şimdi ise bir heykelim, cansız ve donuk.
Umutlarım kırılmış, hayallerim yıkık.Çözülmeyen bir düğüm içimde,
Geçmişin hayaleti peşimde.
Kurtulamam bu karanlıktan asla.Gözlerim kapalı, ruhum prangalı,
Kaderim yazılmış, geri dönüş yok.
Bir zamanlar bir insan olabilirdim,
Şimdi sadece bir heykelim, yalnız ve çaresiz.
Belki bir gün biri gelir beni anlar,
Belki o zaman çözülür bu sızı,
Ama o gün gelene kadar, bekleyeceğim.Soluğun İzleri
Saklayacaksın nefesini, öyle alelacele değil.
“O yoksa boğulurum.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Solursun çünkü.
Öyle derin manalar yüklemeye gerek yok ki.
Çok biriktirmeyeceksin havayı mesela. O daha az verirse daralırsın.Ve zaten genellikle o daha az verir sana,
Senin ondan aldığından.
Çok biriktirmezsen, çok tıkanmazsın.
Çok hapsetmeyince, çok ağır da olmazsın hem.
Hatta ciğerlerini bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değilmiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, tükenmekten de korkmazsın.Onsuz da nefeslenebilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok oksijen olmayacak mesela odanda.
Hafif hafif yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri benimseyeceksen,
Dağların zirvesini sahipleneceksin.
Okyanusun derinliğini sahipleneceksin,
Rüzgarı, fırtınayı…
Mesela meltem, senin nefesin olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
Mesela sis senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, buharlara ait olacaksın.Kum Saati Sırları
Umut bir tohumdu, ektim toprağa.
Filizlendi, büyüdü, döndü yaprağa.
Şans denen rüzgarla savruldu gitti,
Belki bir çöle düştü, belki bir suya.
Bilmem nerede şimdi, hangi diyarda,
Belki bir sevgiye, belki bir acıya.
Beklerim yine de, yılmam beklemekten,
Yeni bir tohum daha ekerim yarına.Kader bir yoldu, yürüdüm durmadan.
Engeller çıktı hep, vazgeçmedim asla.
Şans denen ışıkla aydınlandı yolum,
Kimi zaman karanlık, kimi zaman aydınlıkta.
Kaybolmadım hiç ben, yoldan sapmadım,
Hep ileri baktım, hep geleceğe.
Bilirim ki sonunda ulaşırım ben,
O beklediğim yere, o hayal ettiğim an’a.Zaman bir nehir gibi akıp giderken,
Hatıralar birer birer birikir zihnime.
Şanslıydım ben, çok güzel anılarım var,
Acısıyla tatlısıyla yaşadığım her an.
Pişman değilim ben, hiçbir şeyden asla,
Her şey bir ders oldu, her şey bir tecrübe.
Gülümsüyorum şimdi, geçmişe baktıkça,
Biliyorum ki hayat devam ediyor,
Ve daha nice güzel günler var önümde.Şimdi durdum bir an, dinledim iç sesimi,
Şans bir fısıltıydı, duyduğum derinden.
“Korkma,” diyordu bana, “devam et yoluna,
Seninle beraberim, her zaman her yerde.”
Güvendim ben ona, o şans fısıltısına,
Yeniden başladım ben, yeni bir umutla.
Biliyorum ki başaracağım ben, her ne olursa olsun,
Çünkü içimde bir inanç var benim,
Ve şans her zaman yanımda olacak.Yüreğime Bir Telaş Dokundu
Bir sabah uyandım, içimde garip bir his,
Ne olduğunu bilmeden bir telaş sardı beni.
Rüzgarın fısıltısı mı, yoksa kuşların sesi mi?
Anlam veremedim bu ani değişime.
Sanki bir şeyler olacakmış gibi,
Beklentilerle dolu bir an bu.Belki de yeni bir başlangıcın habercisi,
Ya da unutulmuş bir anının yeniden canlanışı.
Kalbim hızla atıyor, kanım deli gibi akıyor,
Her şey mümkün gibi geliyor bu sabah.
Gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım,
Bu telaşın bana ne getireceğini merak ettim.
Acaba bir aşk mı doğacak içimde yeniden?
Yoksa bir hayal mi yıkılacak ansızın?Düşünceler birbiri ardına sıralanırken,
Ben sadece bekliyorum, sabırla ve umutla.
Belki de bu telaşın sebebi çok basit,
Sadece hayatın kendisi, karmaşıklığıyla.
Ama yine de içimde bir heyecan var,
Beni yeni maceralara sürükleyecekmiş gibi.
Bütün korkularımı bir kenara bırakıp,
Kendimi bu akışa bırakmak istiyorum artık.Belki de bu telaş sadece bir yanılsama,
Ama ben ona inanmak istiyorum.
Çünkü hayatın en güzel anları,
Beklenmedik sürprizlerle dolu olanlarıdır.
Ve ben bu sürprizi yaşamaya hazırım,
Yüreğimdeki telaşla birlikte.Hazırım yeni bir güne,
Bütün belirsizliklerine rağmen.Bırakalım hayat bizi yönlendirsin,
Bırakalım telaş kalbimizi coştursun.
Çünkü her telaşın ardında bir umut vardır,
Bizi daha iyi bir geleceğe taşıyacak olan.
Belki de bu telaşın sebebi çok özeldir,
Bana unutulmaz bir an yaşatacaktır.
Ve ben o anı sonsuza dek hatırlayacağım,
Yüreğimdeki bu tatlı telaşla birlikte.
Şimdi gökyüzüne bakıyorum, güneş parlıyor,
Her şey mümkün, her şey yeni başlıyor.Yitik Pusulanın Hüznü
Nedendir bu deniz rengi hüzün
İçimde bir gemi batar usul usul
Kumral bir yalnızlık çöker üstüme
Sanki yollar kaybolur, izler silinir
Yabancı bir kıyıya vurur bedenim
Çözülür düğümler, kopar iplerAh, o yitik pusulanın hüznü
Yönümü bulamam, kaybolurum denizde
Sonsuz bir boşlukta sürüklenirken
Rüzgar fısıldar eski şarkıları
Unutulmuş limanların hayali belirir
Gözlerimde biriken tuzlu sular
Dökülür yanaklarıma bir bir
Kumsalın sessizliği sarar her yanıEriyen Sözler
Güneş vurur taşlara,
Sözler erir dudakta.
Bir sessizlik çöker içime,
Kaybolurum uzaklarda.Her bir kelime bir külçe,
Ağırlığı altında ezilirim.
Anlatmak isterdim ama,
Güneş yakar dilimi.Duygularım birer duman,
Gökyüzüne yükselirken dağılır.
Ne kadar çabalasam da,
Sözler erimeye mahkum kalır.Güneşin altında yalnızım,
Sessizliğin koynunda kaybolmuş.
Sözler eridikçe ben de eririm,
Bir hiçliğe doğru sürüklenirim.
Güneş, benim celladım olur,
Sözler, benim mezar taşım.Geriye kalır sadece,
Eriyen sözlerin izi,
Ve bir avuç kül.Saklanma Sanatı
Sığınmayacaksın duvarlara, öyle içten içe.
“Burada güvendeyim.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Çünkü güvende değilsin.
Öyle basit kurtuluşlar beklemeye gerek yok ki.
Çok alışmayacaksın mesela. O duvarlar yıkılırsa şaşırırsın.Ve zaten genellikle o duvarlar yıkılır bir gün,
Senin onlara alıştığından.
Çok sığınmazsan, çok incinmezsin.
Çok kapatmazsan kendini, çok yabancı da olmazsın hem.
Hatta nefesini bile çok saklamayacaksın.
Senin değilmiş gibi vereceksin.
Hem hiçbir şeyin saklı değilse, bulunmaktan da korkmazsın.Onlarsız da nefes alabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok engel olmayacak mesela önünde.
Rahatça görebileceksin.
İlle de bir şeyi saklayacaksan,
Gözlerinin arkasındaki umudu saklayacaksın.
Umutlarını saklayacaksın,
Hayalleri, düşleri…
Mesela en karanlık an, senin sırrın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
Mesela sessizlik senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, anılara ait olacaksın.Şafak Vakti Sirenleri
Şafak sökmeden çalar sirenler
Yine bir umutsuzluk haberi gelir
Sanki gökyüzü ağlar sessizce
Her ışık bir vedayı fısıldar
Yüreğimde bir acı büyür durur
Kim bilir kim ayrıldı sevdiklerinden
Belki bir baba belki bir evlat
Bu şehir her gün bir yas tutar
Sirenlerin sesi bir ağıt olur
Duvarlar bile bu derde ortak olurGüneş doğarken yüzüme vurur
Ama içimde karanlık bir his var
Belki de bu yüzden şafak sevmemŞehrin üstünde gri bir duman
Umutlar tükenirken sessizce
Herkes kendi derdine düşmüş sanki
Bir kuş kanat çırpar uzaklara
Belki o da kurtulmak ister burdan
Bu acımasız ve yabancı dünyadan
Belki bir gün ben de uçarımSiren sesi yine yankılanır
Bir umutsuz çığlık gibi
Yüreğimde bir sızı kalırŞafak vakti sirenleri susmaz
Bu şehirde yas hiç bitmez
Belki de bu yüzden yaşlanmam