Şiirler

  • Şüphe Dansı

    Bir şüphe vardır
    Büyük bir gölge gibi çöken
    Ve daha derindir bu
    Ayrılıktan da yalnızlık korkusundan da

    Bakarsın en yakın sırdaşın
    Oyunun kurallarını sorguluyor
    İşte acıdır bu da
    Vedadan da unutulma kaygısından da

    Daha da acısı vardır ama
    O da düşlerinin rengini
    Başkalarının fırçalarında aramasıdır
    Bu bir arayış çabası da olsa
    Gerçeklik anlaşılmamış da olsa
    Acıdır bu
    Ondan da ondan da

    Daha da acısı
    Ellerinde kırık aynalar
    Gözlerinde bir tutam isyan
    Kalakalıyorsun ortada


  • Eksiklik Hissi

    Biliyor musun, biraz unutulmuş gibi
    Oysaki seninle dolmak vardı içim, ta içimden
    Mesela kahve içiyoruz, içimize buruk bir telaş düşüyor sanki
    Bir çocuk gülüyor usulca köşemizde
    Dünümde, yarınımda küçücük bir boşluk kalıyor.

    Sen o hisse yakınsın, alıp sana sunuyorum işte
    Sen de bir başkasına veriyorsun daha sessiz
    O başkası yok mu bir yanındakine fısıldıyor
    Derken o his elden ele.

    Görüyorsun ya bir boşluğu çoğaltıyoruz seninle
    Sana dokunuyorum, sana alışıyorum, bu o değil
    Bak nasıl, siyaha dönercesine bin renk
    Kayboluyoruz çaresizce.


  • Eski Usul Pusula

    Bir demlik çay vardı
    yanında bayat simit kokusu
    unutulmuş bir cumartesi sabahında
    radyoda eski bir şarkı çalardı
    ne zaman bitecek bu yalnızlık diye sorardım
    kendime sessizce

    Kayıp bir valizin
    etiketinde silik bir adres
    geçmişe dair

    Sandıktan çıkan o eski pusula
    hala doğruyu gösterir mi bilmem
    ama yönümü kaybetmiş gibiyim
    zaten

    Tozlu raflarda duran
    bir hatıra defteri gibi
    yazılmamış sayfalarla


  • Şehrin Uykusu

    Ne fark eder ki bana
    Hangi yıldız daha parlak bu gece
    Kaç tren kalktı perondan
    Hangi şarkıyı çalıyor radyolar

    Kim bilir kaç hayal kırıldı
    Yüzler mi soldu, yoksa umutlar mı

    Ne önemi var kimin kimi sevdiğinin
    Kirpikler ıslanmış ya da gülmüş
    Hangi sokak lambası söndü şimdi
    Umurumda değil
    Yükseklerde bir yerdeyim ben
    Gözümde şehrin uykusu…
    Ve bekliyorum
    Gün doğacak mı yeniden
    Yoksa bu sonsuz bir gece mi


  • Yitik Zaman Türküsü

    Bir anı düştü aklıma birden,
    Gözlerim doldu, içim titredi.
    Eski bir şarkı, çalınan derinden,
    Geçmişe sürükledi, usulca beni.
    O yıllar, o günler, artık çok uzak,
    Yüreğimde bir sızı, hiç dinmeyen,
    Kaybolan neşeler, sanki bir tuzak.

    Anılar birer birer canlandı,
    Yüzümde beliren tebessüm soldu.
    Her şey mazide kaldı, yalandı,
    O günler geri gelmez, kayboldu.
    Hatıralar denizinde boğuldum,
    Gözyaşlarım, içime damladı.

    Hasretim büyük,
    Acım derindir,
    Gönlüm kırık,
    Ömrüm geçiyor.


  • Yıldızlara Mektup

    Bir gece, şehrin ışıkları söndüğünde,
    Gökyüzüne çevirdim yüzümü.
    Sanki binlerce göz beni izler gibiydi,
    Her biri ayrı bir evrenin kapısı.
    Yüreğimde bir sızı, bir hasret,
    Uzaklara gitme isteğiyle doldu.

    Bir mektup yazdım yıldızlara o gece,
    Kelimeler döküldü satırlara bir bir.
    Anlattım umutlarımı, hayallerimi,
    Belki bir yıldız anlar beni, dedim.
    Ve sonra saldım mektubu gökyüzüne,
    Evrenin sonsuzluğuna doğru.


  • Yitik Zamanların Hüznü

    Sessizce akar ömür, bir nehir misali derinden;
    Her anı bir yaprak, düşer gönlümün evinden.
    Dünler birer gölge, uzanır anılarıma;
    Gözyaşı saklarım içimde, kimse bilmez halimi.
    Yalnızlık bir yoldaş, yürürüm ıssız yollarda;
    Hatıralar canlanır, gözümde solan umutlar.
    Ah, o eski günler, ne çabuk geçti zaman;
    Şimdi bir rüzgarım, savrulurum diyar diyar.
    Aşk bir masalmış meğer, yalanmış sevdalar;
    Kalbimde bir sızı, dinmeyen bir kanayan yara.
    Ne kaldı geriye, bir avuç kül ve duman;
    Hayat bir oyunmuş, oynadım kaybettim ben.
    Geceler uzar gider, yıldızlar şahit bana;
    Güneş doğsa da artık, aydınlanmaz içim benim.
    Bir garip yolcuyum ben, kimsesiz ve yorgun;
    Ölüm bir kurtuluş mu, yoksa yeni bir başlangıç mı?
    Beklerim sessizce, kaderin son oyununu…


  • Külrengi İtiraf

    Sızdım o dar sokakların yankısından, sızdım, sızdım,
    Gölgeler arasında yersiz bir telaşla
    Gecenin ritmini arşınlardı adımları,
    Tuttum omuzlarını, tuttum, tuttum.

    Vicdanını susturuyor kent sarhoşu;
    Çocuk bir köprü altı, umuttan mahrum;
    Yazsınlar unutuşların hep anlık geldiğini,
    Hayat acımasızca çalmış düşlerini.

    Kederimizin resmi solgun bir afiş
    Keşke sadece bunun için affetseydim seni.
    Unutulmuş bir şarkının notası içimde,
    Ruhumun kuytularında kaybolan bir iz.
    Yabancı bir dilin mırıldanışı sanki,
    Yüzümde beliren silik bir tebessüm.
    Kendime sakladığım en derin sancım,
    Sessizce haykıran bir çığlık içimde.


  • Aşkın Külrengi

    Hangi suskunluk bir ur gibi sarıyorsa
    yalnızlığın körpeceruhunu bu vakitte
    sevda dinip bitmiştir orada artık
    kefenlenmiştir kalbin bu coğrafyası

    İçgüdünün bahşettiği bu kıvılcım
    karartırken ruhun mahrem aynasını
    bağırıyorum yalnız olduğumu
    ve dağıtıyor aklımın en kırılgan camı

    Bu sevda öldürüldü diyorlar
    yalanlara boğuldu bir akşamüstü
    umutsuzluk geziniyormuş şimdi
    hatıralarda ve hayallerde
    vedaların sayısı bilinmiyor
    çoğalıp duruyormuş maskeler


  • Düğümler

    Hatıra, unutuşun aynasıdır.
    Geçmişi silme, yeniden yazmayı öğren.
    Umut, pişmanlığın davasıdır.
    Kırık dökük yaşa, tamir etmeyi düşünme.
    Sevgi, nefretin bahanesi.
    Ya varlığıyla sev, ya yokluğuyla unut, ikileme düşme.
    Aşk, yalnızlığın kalesidir.

    Söz, sükûnun tuzağıdır.
    Dinle anlamak için, konuşmak anlatmak değil.

    Gerçek, yalanın abisidir.
    Doğruyu sakla, eğrinin sırrını çöz.
    Vicdan, pişmanlığın pusulasıdır.
    Affet unutmak için, unutma yeniden başla.
    Ölüm, yaşamın aynısıdır.
    Ya yaşamayı öğren, ya ölmeyi dene, arasında kaybolma.