Kategori: Şiir

  • Yıldız Tozu Senfonisi

    Sessizliğin derinliklerinde yankılanan,
    Evrenin gizemli şarkısı,
    Bir fısıltı gibi yayılıyor,
    Galaksiler arası boşlukta.
    Yıldız tozları dans ediyor,
    Ruhumun en ücra köşelerinde.
    Her bir zerresi bir anı,
    Bir umut, bir düş,
    Bir yaşamın izi.

    Gözlerim kapalı, dinliyorum,
    Bu kozmik senfoniyi.

    Her nota bir yıldızın doğumunu,
    Her suskunluk bir karadeliğin çağrısını.

    Ben ki, bir hiçliğin ortasında,
    Kaybolmuş bir gezginim,
    Yönümü arıyorum sonsuz boşlukta.
    Belki bir gün ulaşırım,
    O en parlak yıldıza,
    O en derin sırra.
    Belki o zaman anlarım,
    Evrenin dilini,
    Kendi varoluşumu.

    Ve sonra, bir sessizlik…
    Yine yıldızlar.
    Sonsuzluk.

  • Suretler Çağıltısı

    Aynalar kırık, sırça tuzla dolu,
    Yüzler maskelenmiş, hisler donuk.
    Bir çağ ki suret, özden daha soylu,
    Hakikat bir sis bulutu, boğuk.
    Kimse kimseye aynayı tutmuyor,
    Herkes kendi yansımasına tutsak.
    Gülüşler sahte, gözler birer ok,
    Bilinçaltı dehlizleri karanlık.

    Kalpler paslanmış, sevgi bir yara,
    Her dokunuş bir ürperti, bir korku.
    Yalanlar örülmüş incecik ağlara,
    Gerçekler saklanmış derin bir kuyu.
    Kimse kimseye elini uzatmıyor,
    Herkes kendi yalnızlığına sığınmış.

    Ruhlar yorgun, umut bir serap,
    Her fısıltı bir suçlama, bir sitem.
    Kimse kimseye gerçeği anlatmıyor,
    Herkes kendi kabuğunda eriyor.
    Kelimeler anlamsız, sadece sesler,
    Manası kaybolmuş, boş bir alem.

    Zaman akmıyor, sadece sürükleniyoruz,
    Bir bilinmezliğe doğru yol alıyoruz.
    Geçmişin hayaletleri peşimizi bırakmıyor,
    Gelecek bir muamma, belirsiz bir düş.
    Kimse kimseye teselli vermiyor,
    Herkes kendi kaderine boyun eğmiş.
    Hatıralar birer gölge gibi üzerimizde,
    Unutulmuş bir aşkın acısı dinmiyor.
    Kaybolmuş benlikler, unutulmuş yüzler,
    Bir boşlukta savrulup duruyoruz.
    Kimse kimseye bir iz bırakmıyor.

    Bilinçaltı bir labirent, çıkışı yok,
    Düşünceler karmaşık, birbirine dolanmış.
    Hayaller kırık dökük, tamiri zor,
    Umutsuzluk ruhumuza sinmiş, kapanmış.
    Kimse kimseye bir yol göstermiyor,
    Herkes kendi yolunu arıyor, kaybolmuş.
    Gözler yorgun, bakışlar donuk ve boş,
    Ruhlar yaralı, sevgisiz kalmış.
    Kelimeler kifayetsiz, anlatmaya yetmez,
    Herkes kendi sessizliğinde boğuluyor.

    Maskeler düşmüş, yüzler çıplak kalmış,
    Ama kimse kimseyi tanımıyor artık.
    Gözlerdeki ışıltı sönmüş, kararmış,
    Ruhlar yabancılaşmış, uzaklaşmış.
    Kimse kimseye el uzatmıyor,
    Herkes kendi köşesine çekilmiş.
    Yüreklerde bir sızı, dinmeyen bir acı,
    Hatıralar canlanıyor birer birer.
    Aşk bir yalanmış, sevda bir rüya,
    Her şey bir yanılsama, bir oyundu.

    Bilinçaltı çağrısı,
    Suretler ayrışması.
    Sessizlik artışı,
    Gerçeğin yakarışı.

  • Kum Saatinde Bir Ömür

    Kum saati gibi hayat,
    akıp giden bir an,
    dünlerin hatırası,
    yarınların umuduyla…
    Her zerresi bir nefes,
    her düşüşü bir tecrübe,
    zamana meydan okuyan,
    kaderin çizdiği yolda…
    Sonsuzluğa uzanan,
    bir yolculuk gibiyiz,
    düşe kalka ilerleyen,
    hayallerin peşindeyiz…
    Kum taneleri misali,
    savrulup giden ömür,
    değerini bilmek gerek.

  • Yazgıya Fısıltı

    Beklemek güzel şey,
    inanmaklı,
    denizin en derininden
    en parlak inciyi bulmak gibi bir şey…
    Yalnızlık uzakta değil,
    bir nefes kadar yakın tenime.

    Fakat artık inanmak yetmiyor bana,
    ben artık inci değil,
    derya olmak istiyorum…

    Rüzgar güzel şey,
    özgürlüklü,
    gökyüzünün en yükseklerinden
    en coşkun yağmuru getirmek gibi bir şey…
    Lakin artık özgürlük yetmiyor bana,
    ben artık yağmur değil,
    gökkuşağı olmak istiyorum…

    Çiçekler güzel şey,
    renkli şey,
    toprağın en verimli yerinden
    en tatlı balı sunmak gibi bir şey…
    Ancak artık renklilik yetmiyor bana,
    ben artık bal değil,
    arı olmak istiyorum…

  • Unutma Sanatı

    Unutmayacaksın hiçbir şeyi, öyle kolayca.
    “Hatırlamıyorum artık.” demeyeceksin.
    Diyemeyeceksin işte.
    Hatırlarsın çünkü.
    Boş bahaneler sunmaya lüzum yok ki.
    Çok silmeyeceksin mesela. O daha kalıcı olur, canın yanar.
    Ve zaten genellikle o daha kalıcıdır,
    Senin onu silmek istediğinden.
    Çok silmezsen, çok uğraşmazsın.
    Çok kapatmayınca, çok karanlık da olmazsın hem.
    Hatta anıları bile çok kapatmayacaksın.
    Onlar senin değilmiş gibi davranmayacaksın.
    Hem her şey seninse, kaçmaktan da korkmazsın.

    Onlarsız da var olabilirmişsin gibi davranacaksın.
    Çok saklayacak bir şeyin olmayacak mesela içinde.
    Açıkça konuşabileceksin.
    İlle de bir şeyleri unutacaksan,
    Yüzündeki gülümsemeyi unutacaksın,
    O hüznü hatırlayacaksın,
    Acıyı, kederi…
    Mesela o ilk kalp kırıklığı, senin dersin olacak.
    “O benim.” diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
    Mesela gözyaşların senin olacak.
    İlle de bir şeye ait olacaksan, kendine ait olacaksın.

  • Umut İpliği

    Kısmet ağında örülen düşler,
    Bekleyişin rüzgarında savrulur,
    Bir nefeslik ömre sığan hevesler.

    Ne kadar inanırsan o kadar yakındır,
    Umut denizinde kaybolan gemin,
    Her dalga vuruşunda bir adım öndedir.
    Ne kadar direnirsen o kadar sağlamdır,
    Kader denen yolda yürüdüğün patika,
    Ne kadar vazgeçersen o kadar uzaktır,
    Gönlüne düşen o gizli fısıltı.

    Ne kadar susarsan o kadar derindir,
    İçinde biriken o anlatılmamış şarkı,
    Ne kadar haykırırsan o kadar duyulur,
    Evrenin sana sunduğu o sonsuz yankı.
    Ne kadar ertelersen o kadar geç olur,
    Yüreğinin sana çizdiği o eşsiz rota,
    Ne kadar açarsan kalbini o kadar çok sevilirsin.

    Belki de her şey bir tesadüften ibarettir,
    Belki de her düş gerçekleşmek için vardır.
    Unutma, umut bir ipliktir, incecik,
    Ama kopmadığı sürece,
    Seni hayata bağlar.

  • Yansımanın Yorgunluğu

    Aynalar suskun, sırları derin
    Ne kadar yüz biriktirdiler, kim bilir?
    Her yansıma bir an, bir hatıra, bir iz
    Silinmez, kazınır içlerine yavaşça
    Gözler yorgun, bakmaktan bıkmış
    Kendine dönmekten usanç duymuş
    Her kırışıklık bir hikaye anlatır
    Her leke bir geçmişi fısıldar usulca
    Aynalar yargıç değil, sadece tanık
    Sessizce izlerler akıp giden zamanı
    Yansımanın yükü ağırdır aynalar için.

    Kırılmak bir kurtuluş mudur, bilemem
    Belki de yeni bir başlangıçtır o
    Bin parçada bin yeni suret
    Her biri bir yanılsama, bir oyun
    Yansımaların sonsuz döngüsü
    Bir labirenttir, çıkışı olmayan.

  • Eylülün Hüznü Yapraklarda Asılı

    Bir sarı telaş, bir buruk veda.
    Rüzgarın fısıltısı, toprağın çağrısı.
    Son dansı yaprakların.

    Dallardan kopuş anı, sessiz bir düşüş.
    Güneşin son ışığıyla parlayan yüzey.
    Bekleyişin huzursuzluğu, yeni bir döngüye.
    Yaprak, savrulur durur.

    Yeşilin vedası, kahverenginin yükselişi.
    Her düşen yaprakta, bir anı saklı.
    Ayrılıkların rengi, sonbaharın fırçasından.
    Bir yaprak, bir hikaye, bir son, bir başlangıç.

    Yaprak düşerken, anlatır hayatı.
    Yeşilden sarıya dönüşüm, zamanın izi.
    Toprağa karışan umutlar, bahara özlem.
    Rüzgarın oyuncağı yaprak, dans edercesine.
    Her düşüş bir kabulleniş, bir yeniden doğuş.
    Sararan yapraklar, hüzünle boyanmış.
    Eylülün sesi, yaprakların fısıltısıdır.
    Bir yaprak, bir dünya, bir anı, bir veda.
    Sonbaharın şarkısı, yaprakların melodisi.
    Düşen yapraklar, toprağın örtüsü olur.
    Yeniden doğuşun müjdesi, yapraklarda saklı.

    Ağacın sessiz çığlığı, yaprakların vedası.
    Toprakla buluşan yaprak, huzura kavuşur.
    Bir devrin sonu, yeni bir sayfanın açılışı.
    Yaprakların dansı, sonbaharın büyüsüdür.
    Her düşen yaprakta, bir umut saklıdır.
    Güneşin son ışığıyla parlayan yapraklar, veda eder.
    Yeniden yeşermek için, toprağa karışır.
    Yaprakların hikayesi, sonbaharın ezgisidir.

    Sonsuz döngünün parçası.
    Toprağa düşen yaprak, yeni bir başlangıçtır.
    Hüzünlü bir veda, umut dolu bir bekleyiş.

  • Sisperdesi

    Ufukta bir gemi, kayıp bir düş gibi,
    Sessizce süzülür, engin denizde.
    Yelkenleri yırtık, paslı zincirleri,
    Bir ömrün yükünü taşır derinde.
    Bilmediğim limanlara doğru yol alır,
    Ardı sıra bırakır anılar denizini.
    Her dalga bir fısıltı, her rüzgar bir şarkı,
    Yüreğime dokunur, acı tatlı.
    Belki de bir umut, belki bir veda,
    Sis perdesi ardında gizlenen dünya.

    Nedensiz bir bekleyiş, içimde büyür,
    Kıyıya vuran bir dalga misali.
    Gözlerim dalgın, ruhum yorgun,
    Bir cevapsız soru, saklı.
    Yüzümde beliren bir hüzün,
    Kaybolan bir anının izi.
    Çözülmeyen bir sır,
    Saklıyorum içimde.
    Zamansız bir yolculuk,

    Belirsizlik…

    Yol ayrımında durdum,
    Kararsız adımlar attım.
    Sessizce bekledim.
    Umutla baktım,
    Karanlığa daldım,
    Kendimi buldum,
    Yeniden doğdum.

    Gözlerim kamaşır, gördüğüm güzellikler,
    Ruhum coşar, duyduğum nağmelerle.
    Yüzümde bir tebessüm, içimde bir umut,
    Hayatın renkleri sarmalar beni.
    Her çiçek bir melodi, her kuş bir resim,
    Kalbimde yankılanır, sonsuz bir ahenk.
    Yaşamak güzeldir, bu bilinmezlikte bile,
    Yeter ki gözlerin açık olsun, görebile.
    Her an bir mucize, her nefes bir hediye,
    Hayatı kucakla, tüm güzelliğiyle.

    Bir yağmur damlası, cama vurduğu an,
    Hatıralar canlanır, bir bir gözümde.
    Geçmişin izleri silinmez asla,
    Yüreğimde saklıdır, her bir sözünde.
    Bir ayrılık acısı, bir veda busesi,
    Zamansız bir özlem, içimde büyür.
    Belki de bir teselli, belki bir ders,
    Hayatın akışında kaybolur gider.
    Ama yine de umut vardır, yarınlara dair,
    Güneşin doğuşu, yeni bir başlangıçtır.

    Gökyüzünde bir yıldız, kayar usulca,
    Dilekler tutulur, sessizce içten.
    Bir umut ışığı, karanlığı deler,
    Yüreğime fısıldar, yeniden sevmekten.
    Bir aşkın ateşi, içimde yanar,
    Belki de bir hayal, belki de gerçek.
    Ama yine de inanırım, sevginin gücüne,
    Her şeye rağmen, hayatın mucizesine.
    Gözlerim kapalı, ruhum huzurlu,
    Bir düş aleminde, kaybolurum sonsuza dek.

    Zamanın akışı durulur bir an,
    Sonsuzluğa açılır, kapılar bir bir.
    Bir rüya başlar, hiç bitmeyecek gibi,
    Gözlerim kamaşır, gördüğüm güzellikten.
    Yıldızlar dans eder, gökyüzünde usulca,
    Melekler şarkı söyler, sonsuz bir ahenkle.
    Bir sır perdesi aralanır, yavaşça,
    Hayatın anlamı belirir, tüm çıplaklığıyla.
    Ruhum yükselir, bedenden sıyrılır,
    Sonsuzluğa karışır, bir daha hiç dönmemek üzere.

  • Yaz Sonu Sarhoşluğu

    Deniz tuzu sinmiş saçlarıma
    Güneşin son ışığı vurur tenime
    Bir coşku dolaşır içimde sebepsiz
    Uzaklarda bir gemi, yelkenleri rüzgarda
    Kuşlar çığlık çığlığa gökyüzünde
    Anılar birikir usul usul aklımda

    Yaz biter, hüzün başlar içimde
    Ama coşku hep baki kalır
    Gelecek güzel günlere dair.