Kategori: Şiir

  • Kader Ağacı

    Kader denen, dallı budaklı bir ağaç,
    Kökleri derinde, bilinmez bir toprakta,
    Yaprakları yazgımız, rüzgarda salınan.

    Kimine tatlı meyveler sunar, bollukla,
    Kimine dikenleri batar, acıyla, kanla,
    Ama her dalda bir umut filizi yeşerir,
    Kader ağacı, asla kuruyup gitmez,
    Yeniden doğar, her mevsim, her zamanda,
    Yazgımızdır, yaşarız, dersler çıkarırız.

  • Küllükte Son Fırtına

    Bir soluk, incecik bir çizgi gibi
    Yüzümün haritasında kayboluyor.
    Küllükte son fırtına, savruluyor kül rengi anılar.
    Bir sigara daha yakıyorum, telaşlı ellerimle.
    Camdan dışarı bakıyorum, beton bir orman.
    Her bina bir mezar taşı, her pencere bir göz.
    Bir sokak lambası yanıyor, titrek bir umut gibi.
    Saatler geçiyor, geçmiyor sanki.
    Düşüncelerim dolaşıyor, labirent misali.
    Yarın ne olacak, kim bilebilir?
    Belki güneş doğacak, belki de kar yağacak.
    Bir ihtimal daha var, unutulmuş bir şarkı gibi.
    Kalbim sıkışıyor, bir kuşun kanadı gibi.
    Bir soluk daha alıyorum, derin ve yavaş.
    Kendime bir söz veriyorum, vazgeçmeyeceğim.
    Bir umut ışığı görüyorum, uzakta bir yerde.
    Belki de sadece bir yanılsama, bilmiyorum.
    Ama inanmak istiyorum, bir mucize olacak.
    Bir soluk daha, son bir gayret.

  • Yasak Meyveler

    Büyü müydü gözlerinde saklı,
    Yoksa günah mıydı içime akan?
    Bilmezdim böyle bir suskunluk,
    Böyle bir yangın, içimde durulan.

    Bir fısıltı duyarım uzaklardan,
    Yasak meyvelerin tadını sorar;
    Gözlerim kapalı, ellerim bağlı,
    Aklım firarda, gönlümde karalar.

    Bir yol var, biliyorum,
    Karanlığa uzanan;
    Belki de bir çıkış,
    Belki de sonsuz bir yalan.

    Günah mı, büyü mü, bilemem;
    Tek bildiğim, içimde bir telaş,
    Ruhumun derinliklerinde bir savaş,
    Yasaklara doğru çekilişim bu nedensiz.

    Öyle bir an ki,
    Vazgeçmek imkansız,
    Direnmek anlamsız,
    Biliyorum, pişman olacağım.

  • Kısmet Çıkmazı

    Talih, bir oyunmuş meğer.
    Zarlar atılır, yollar çizilir,
    Bilinmez bir yöne sürükler.

    Kimi güler, kimi ağlar bu düzende,
    Kimine altın sunar, kimine boran.
    Kısmet bu, derler, susulur.
    Oysa yürek susmaz, feryat eder,
    Adaletsizliğe, hoyratlığa.
    Talih, bir maskaralık mı yoksa?

    İstedim ki benden yana dönsün çark,
    Gül yüzlü günler göreyim ben de.
    Bekledim, sabırla, inançla.
    Ama talih, bir hain gibi,
    Sırtını döndü, karanlığa itti beni.

    Yıldızlar şahit olsun, vazgeçmedim,
    Kendi gökkuşağımı çizdim solgun yüzüme.
    Talihsizlik benim kaderim değil,
    Benim seçimim, kendi yolum.
    Her düşüş, bir kalkışa gebedir, bilirim.
    Küllerimden doğarım, yeniden yeşeririm.
    Yeter ki inancım sönmesin içimde.

    Talih, bir sınavdı belki de.
    Güçlenmek, direnmek, yılmamak için.
    Pes etmedim, etmeyeceğim.
    Kendi kaderimin mimarı olacağım.
    Talih, artık benim oyuncağım.

    Yazgım değil, yolum bu benim.
    Karanlıktan aydınlığa yürürüm.
    Kısmet benim, çaba benim.

  • Yitik Masal

    Uzak bir diyarda, unutulmuş bir köyde,
    Yaşarmış bir masal, dilden dile gezerdi.
    Anlatılmazdı rengi, çizilmezdi resmi,
    Sadece fısıltısı kalmış, bir köşede sinerdi.

    Ne kahramanları vardı, ne de kötüleri,
    Sadece bir umut vardı, saklı kalplerde.
    Yolunu kaybetmiş bir çocuk gibi,
    Arardı durmadan, eskiyen defterlerde.

    Gözyaşıyla sulanmış, toprak kokan satırlar,
    Hatırlatırmış o masalı, yorgun yüzlere.
    Belki bir gün döner, yeniden canlanır,
    Yeniden anlatılır, şenlikli gecelerde.

    Lakin zaman acımasız, unutulmuş sözler,
    Silinir gider birer birer, taş duvarlarda.
    Yine de bir umut, yitik masal döner,
    Gökkuşağı olur, solar durur uzaklarda.

  • Sessiz Beste

    Yaralı kalbe merhem,
    Yüreğe sinen ahenk,
    Gizlice dinlenen elem.

    Bir notanın isyanı,
    Diğerinin teslimiyeti,
    Sessizliğin bestesi,
    Ruhun feryadı gizli,
    Derin bir anlam taşıdı.

    Her bir tını bir anı,
    Her bir ses bir hatıra,
    Geçmişin izleri silinmez,
    Geleceğe umutla bakılmaz,
    Şimdinin acısı dindirilmez,
    Melodi suskunluğa gömülür,
    Armoni kaybolur karanlıkta,
    Yürek kan ağlar sessizce,
    Gözyaşları notalara dönüşür,
    Bir beste doğar acıdan.

    Umutsuzluğun şarkısı yankılanır,
    Her bir nota bir çığlık, bir feryat,
    Sessizliğin içinde kaybolur gider,
    Yüreğin derinliklerinde bir sızı,
    Bir melodi yankılanır durmadan,
    Gökyüzünde dans eden bulutlar gibi,
    Acı tatlı anılar bir araya gelir,
    Bir beste oluşur sonsuzluğa uzanır.

    Her bir tını bir hikaye anlatır,
    Kaybolmuş aşkların, unutulmuş düşlerin,
    Bir enstrüman ağlar derin bir hüzünle,
    Sanki evrenin sırlarını fısıldar gibi,
    Notası yazılmamış, notası çalınmamış,
    Bir besteydi bu, kalbe işleyen melodi,
    Hayatın iniş çıkışlarını dile getirir,
    Acıyla yoğrulmuş bir armoni yankılanır.

    Sessizliğin sesi duyulur derinden,
    Kırık kalplerin şarkısı yükselir göğe,
    Yaralar sarılır, merhem sürülür yavaşça,
    Yeniden doğuşun umudu yeşerir içimizde,
    Bir beste başlar, sonsuzluğa doğru yol alır.

  • Yitik Zamanın Kokusu

    Bir koku yükselir eski sandıklardan,
    Naftalin kokusu, unutulmuş anılardan.
    Belki bir gül kurusu, solmuş yaprakları dökülen,
    Belki de anneannemin lavanta kesesi,
    Yıllardır saklanan, en gizli köşesinde.
    Bir demlik çay kokusu, sobanın üzerinde,
    Kış akşamlarının sıcak sohbetleri,
    Şimdi sadece bir hayal, bir uzak ülke.

    Ah, o tarçın kokusu, yeni yılın müjdesi,
    Zencefilli kurabiyelerin tatlı telaşı,
    Bir çocuk gülüşü, kalbimde yankısı.
    Yağan karın kokusu, temiz ve berrak,
    Ufukta beliren umut, sessiz bir feryat.
    Bir de eski kitapların kokusu, mürekkep ve kağıt,
    Bilgiye açılan kapı, sonsuz bir davet,
    Geçmişin izleri, geleceğe işaret.

    Bir an.

    Toprak kokusu, yağmurdan sonra,
    Yeşeren hayatın, yeniden doğuşu.
    Deniz kokusu, tuzlu ve serin,
    Özgürlüğün şarkısı, dalgaların sesi.
    Islak taşların kokusu, eski bir şehir,
    Hatıraların labirenti, kayıp bir nehir.
    Bir de senin kokun, tenimde hala,

    Yabancı bir parfüm kokusu, ansızın gelen,
    Bir ayrılık acısı, yüreğime işleyen.
    Yanık odun kokusu, bir yangının izi,
    Yok olan umutlar, bitmeyen bir keder.
    Bir de hastane kokusu, steril ve soğuk,
    Ölümün nefesi, sessiz ve buruk.

    Yitip giden zaman, kokularla canlanır,
    Anılar birer birer, zihnimde dans eder.

  • Yankısız Fısıltı

    Hiçbir düş sığdıramaz
    Yüreğimizdeki boşluğu
    Ne ten, ne nefes, ne de bir heves
    Suların sesini getirin suların.
    Belki de, avunuyoruz sadece böyle
    Kederin bir diğer kedere değdiği
    O kadar uzak, o kadar yersiz
    Yarınları getirin yarınları
    Sanırım, bir anlam aramaktır şimdilerde hayat
    Birleşip dağıtalım iki yersiz umudu
    Kayboluşu getirin kayboluşu

    Hiçbir yüz hatırlatamaz
    Aklımızdaki yabancılığı
    Ne an, ne hatıra, ne de bir iz
    Rüzgarı getirin rüzgarı
    Galiba, aldanıyoruz hevesle
    Yalanın bir diğer yalana karıştığı
    O kadar yavan, o kadar sessiz
    Yolları getirin yolları
    Diyorum ki, bir yok oluş yaşamaktır şimdi
    Birleşip savuralım iki kuru yaprağı
    Ölümü getirin ölümü.

  • Kum Saati Sancısı

    Yavaşça süzülür zamanın tozu,
    Avuçlarımda biriken hüzün,
    Geçmişin gölgesi, geleceğin korkusu,
    Her an bir pişmanlık, derin bir sızı.
    Dün bittiğinde, yarına umut bağladım,
    Ama her yeni gün, bir öncekiyle aynı,
    Sonsuz bir döngüde, kaybolan benliğim.
    Bu kum saati, ömrümün aynası sanki,
    Tükenen her zerre, ruhuma bir darbe.

    Yüzümde beliren çizgiler, yaşanmışların izi,
    Gözlerimde saklı keder, anlatılmaz bir deniz,
    Gülüşlerim sahte, kahkahalarım yankı,
    Kalbimde fırtınalar kopar, içimde derin bir sancı.
    Hayallerim suya düştü, umutlarım tükendi,
    Yalnızlığın soğuk nefesi, ruhumu dondurdu,
    Ben kimim, nereye gidiyorum, bilmiyorum artık.
    Bu labirentte kayboldum, çıkış yolu yok sanki,
    Her adımda daha da derine batıyorum,
    Umutsuzluğun karanlığında, kayboluyorum.

    Anılar birer birer canlanıyor,
    Bir zamanlar ne kadar mutluydum,
    Şimdi ise sadece bir hayaletim.
    Gözlerim uzaklara dalıyor,
    Belki bir mucize olur diyorum,
    Ama biliyorum, boş bir umut.
    Bu kum saati durmadan akıyor.

    Belki de kabullenmek gerek,
    Hayatın acı gerçeklerini,
    Ve yeniden başlamak için,
    Bu kum saati sancısından,
    Kurtulmak mümkün müdür?
    Yoksa benliğim sonsuza dek,
    Bu sancı ile mi yaşayacak?

  • Kaderin İpliği

    Bir soru yankısı,
    Belirsiz bir labirentteyim,
    Kendimi arıyorum.

    Nereye gitsem, bir iz düşümü,
    Geçmişin gölgeleri sardı benliğimi.
    Hataların yankısı, pişmanlıkların ağırlığı,
    Her adımda bir sınav, her an bir seçim.
    Kimim ben? Bu karmaşanın neresindeyim?
    Yönümü bulmak, kendime ulaşmak dileğiyle,
    Kaybolmuş ruhumun fısıltısı…
    Sorguluyorum.

    Hayatın anlamı, bir muamma,
    Doğru ve yanlış arasındaki ince çizgi,
    Kaderin ipliğiyle örülü bir dünya.
    Yolumu aydınlatan bir ışık arıyorum,
    İçimdeki karanlığa meydan okuyarak,
    Gerçeği bulma umuduyla,
    Düşünüyorum.

    Bir cevap bekliyorum,
    Sessizliğin içinden,
    Evrenin derinliklerinden,
    Kaderin sırrını çözmek için,
    Sorguluyorum.

    Belki de cevap içimde,
    Belki de her şey bir yanılsama,
    Belki de sadece…
    Yaşıyorum.