Kum Saati Sancısı

Yavaşça süzülür zamanın tozu,
Avuçlarımda biriken hüzün,
Geçmişin gölgesi, geleceğin korkusu,
Her an bir pişmanlık, derin bir sızı.
Dün bittiğinde, yarına umut bağladım,
Ama her yeni gün, bir öncekiyle aynı,
Sonsuz bir döngüde, kaybolan benliğim.
Bu kum saati, ömrümün aynası sanki,
Tükenen her zerre, ruhuma bir darbe.

Yüzümde beliren çizgiler, yaşanmışların izi,
Gözlerimde saklı keder, anlatılmaz bir deniz,
Gülüşlerim sahte, kahkahalarım yankı,
Kalbimde fırtınalar kopar, içimde derin bir sancı.
Hayallerim suya düştü, umutlarım tükendi,
Yalnızlığın soğuk nefesi, ruhumu dondurdu,
Ben kimim, nereye gidiyorum, bilmiyorum artık.
Bu labirentte kayboldum, çıkış yolu yok sanki,
Her adımda daha da derine batıyorum,
Umutsuzluğun karanlığında, kayboluyorum.

Anılar birer birer canlanıyor,
Bir zamanlar ne kadar mutluydum,
Şimdi ise sadece bir hayaletim.
Gözlerim uzaklara dalıyor,
Belki bir mucize olur diyorum,
Ama biliyorum, boş bir umut.
Bu kum saati durmadan akıyor.

Belki de kabullenmek gerek,
Hayatın acı gerçeklerini,
Ve yeniden başlamak için,
Bu kum saati sancısından,
Kurtulmak mümkün müdür?
Yoksa benliğim sonsuza dek,
Bu sancı ile mi yaşayacak?


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir