Kategori: Şiir

  • Dijital Pusula

    Kayıp nesil, sanal handa
    Eriyor umut, ekranda
    Gerçeklik soluk bir anıda
    Yapay zeka, yeni sanda
    Duygular pikselde kaldı
    Vicdan, algoritma saldı
    Yürekler soğuk bir odada.

    Ne kaldı bizden geriye
    Bu bitmeyen dijital gürültüde?
    Kim duyacak feryadımızı
    Sonsuz veri deryasında?
    Yüzler maskelenmiş, sahte gülüşler
    Kalpler kararmış, paslı kilitler
    Umutlar tükenmiş, küllenmiş ateşler
    Gerçek aşklar unutulmuş, sanal hevesler
    Kim kurtaracak bizi bu kabustan?
    Yoksa biz de mi kaybolacağız sonsuza dek
    Bu sahte dünyanın acımasız labirentinde?

    Ekran ışığı, gözü yakan
    Bir tuzak kurdu, bizi saran
    Kim bulacak doğru yolu?
    Bu dijital çağın sonu?
    Tükendi sabır, bitti güç.

    Panzehir nerede saklı?
    Zaman hızla akıyor.
    Umutsuzluk, bir dert ortağı
    Karanlık, yavaşça yakıyor.

    Bir ışık arıyorum, sönmeyen
    Bir ses duyuyorum, derinden gelen
    Bir el uzanıyor, bilinmeyen
    Belki de umut vardır, yeniden.
    Yarınlara, umutla yürüyelim.

    Düştük sanalın dipsiz kuyusuna
    Yabancılaştık birbirimize, özümüze
    Unuttuk toprağı, gökyüzünü, denizi
    Tükettik sevgiyi, saygıyı, neşeyi
    Özlem duyduk gerçeğe, hakikate
    Çaresiz kaldık bu sanal felakete
    Kaybolduk labirentte, iz bıraktık her yere
    Yapayalnızız bu devasa evrende
    Bir umut ışığı aramaktayız çaresizce
    Gerçek dünyaya dönmek için yalvarırız
    Yitirdik benliğimizi, kaybettik her şeyi.

  • Sis İhtimali

    Bir şehir, puslu bir düşte uyanır her sabah,
    Sanki rüyalar bir sis perdesinde asılı.
    Belirsiz bir gölge, bir fısıltı gibi yaklaşır,
    Gerçek mi, hayal mi, çözülmez bir bilmece.
    Uzakta bir çan sesi, umut mu, veda mı belli değil,
    Yollar kaybolur, izler silinir, zaman durulur.
    Her köşe başında bir sır, her bakışta bir soru,
    Sis örtüsü altında saklı bir dünya belirir.
    Yüzler tanıdık ama yabancı, sesler yakın ama uzak,
    Her şey bir ihtimal, her an bir sürpriz taşır içinde.
    Bu sisli şehir, bir labirent gibi, kaybolmaya davet eder.

    Belki de en güzel yanı,
    Her şeyin muğlak oluşu.
    Bilinmezlik bir liman,
    Beklenmedik bir kucaklayış,
    Sisin ardında saklıdır doğuş.

    Sis, hayatın belirsizliğini yansıtan bir ayna,
    Korku ve merakı aynı anda uyandıran bir davet.
    Yolunu kaybetmek, yeni yollar bulmak için bir fırsat,
    Bilinmeyene doğru adım atmak, kendini keşfetmek demek.
    Her karanlık köşe, bir aydınlanma potansiyeli taşır,
    Her sis perdesi, yeni bir manzara sunar gözlere.
    Bu şehirde yaşayanlar, sisin dilini öğrenmişlerdir,
    Belirsizliğin dansına ayak uydurmayı bilirler.
    Onlar için sis, bir engel değil, bir yol göstericidir,
    Hayatın karmaşıklığına karşı bir kalkan, bir sığınaktır.
    Sisli şehir, bir gizem diyarı, çözülmeyi bekleyen bir sır.

    Ve belki de bu sırrın cevabı,
    Sisin kendisinde saklıdır.
    Belirsizliğin kabulü,
    Hayatın akışına teslimiyet,
    Sisin içindeki huzuru bulmaktır.

  • Kum Saatinde Anılar

    Her düşüş bir yankı, kalpte kalan
    Uzak bir sahilde yitirilen izler
    Zamanın süzgecinde dökülen anılar
    Bir rüzgar gibi savrulan hatıralar
    Ufuk çizgisinde kaybolan bir gemi

    Belki bir gün döner o gemi, bilinmez
    Bir umutla beklemek, hep beklemek
    Geçmişin gölgesi vurur yüzüne
    Her kum tanesi bir hikaye fısıldar
    Kaybolan bir aşkın, yitik bir sevdanın
    Denizin tuzlu kokusu siner tenine
    Hatırlatır acı tatlı anıları
    Yalnızlığın şarkısı çalınır derinden
    Sığınak olur kalbin en kuytu köşesi
    Belki bir gün unutulur her şey, kim bilir?

  • Yansıyan Suretler

    Aynalar kırıldı, dağıldı her bir parça.
    Binlerce yüz, binlerce hüzün, binlerce an.
    Her bir yansıma bir yalan mı, bir gerçek mi?
    Kendimi ararken kayboldum o derinlikte.
    Kimdim ben, neydim ben, nereye gidecektim?
    Suretler çoğaldı, karmaşa büyüdü içimde.
    Gözlerim kamaştı, nefesim kesildi birden.
    Gerçek beni bulmak imkansız mı bu kalabalıkta?
    Belki de gerçek, parçaların toplamında gizli.
    Belki de her bir yansıma, benim bir parçam.

    Kopya bir gül, solgun bir bahar.
    Rüzgarla savrulur, umutsuz kokusu.
    Sahte bir tebessüm, gizli bir acı.
    Yapay bir cennet, yalan bir dünya.
    İçimde yankılanan, suskun bir feryat.

    Çiçekler açmaz, kuşlar uçmaz.
    Gökyüzü gri, güneş kayıp.
    Her şey donuk, her şey cansız.

    Zaman durdu, dünya sustu.
    Sadece yankılar, sadece gölgeler.
    Kopya bir hayat, silik bir iz.

    Yüzümdeki maskeyi düşürmeliyim artık.
    Yalanlardan arınmalı, gerçeğe dönmeliyim.
    Kendi sesimi duymalı, kendi yolumu çizmeliyim.
    Kopya değil, özgün olmalı her adımım.
    Bahar yeniden gelmeli, güneş yeniden doğmalı.
    Çiçekler açmalı, kuşlar uçmalı yeniden.
    İçimdeki feryadı dindirmeli, umuda sarılmalıyım.
    Yansıyan suretlerin ardındaki gerçek beni bulmalıyım.
    Kendime inanmalı, kendime güvenmeliyim artık.
    Yeni bir başlangıç yapmalı, yepyeni bir sayfa açmalıyım.

    Kırık aynaların arasından süzülen ışık.
    Beni aydınlatıyor, yolumu gösteriyor sanki.
    Korkmuyorum artık, hazırım yüzleşmeye.
    Gerçek beni bulmak için yola çıkıyorum.
    Yansıyan suretler kayboluyor birer birer.
    Sadece ben kalıyorum, sadece gerçek ben.
    Ve biliyorum ki, gerçek ben çok daha güzel.
    Çok daha güçlü, çok daha umutlu.
    Kopya bir hayat değil, özgün bir eser yaratacağım.
    Kendi hikayemi yazacağım, kendi kaderimi çizeceğim.

    Yansıyan suretlerin ardındaki gerçek beni buldum.
    Ve şimdi biliyorum ki, her şey mümkün.
    Yeter ki isteyelim, yeter ki inanalım.
    Bahar yeniden gelecek, güneş yeniden doğacak.
    Çiçekler açacak, kuşlar uçacak yeniden.
    Ve ben, yepyeni bir ben olarak hayata döneceğim.
    Kopya bir hayat değil, özgün bir eser olarak.
    Kendi hikayemi yazarak, kendi kaderimi çizerek.
    Yepyeni bir ben olarak hayata döneceğim.

  • Sınır Taşları

    Yol bitti sanmıştım,
    ayaklarım toprağa değmeyeli,
    gözlerim ufka bakmayalı,
    kalbim bir ritim tutturmayalı,
    dokunmayalı rüzgar yüzüme.

    Bir duvar sandım önümde,
    aşılmaz, geçilmez.

    Aynı gökyüzü, aynı yeryüzüydü.
    Sadece ben farklıydım.
    Aramızda bir karanlık perde,
    zihin yüz yıllık.

    Yüz yıldır uykudaydım
    uyanıyorum yeniden.
    Sınır sandığım taşlar,
    birer işaretmiş meğer.
    Yeni bir yol başlıyor,
    yeni bir ben doğuyor.
    Özgürlük nefesimde.

  • Yıldızlara Fısıltı

    Sonsuz bir boşluk, derin bir uyku,
    Yıldızlar arası bir yolculuk bu.
    Sessizliğin şarkısı yankılanır durur,
    Evrenin kalbinde bir yankı, bir uğultu.
    Ruhum göklere doğru kanatlanır.

    Gözlerim kamaşır, renkler dans eder,
    Nebulaların içinde kaybolurum.
    Her bir zerresi farklı bir hikaye anlatır,
    Galaksiler ötesinde sırları saklarım.
    Gök kubbede bir ışık huzmesi belirir,
    Zaman ve mekan kavramı silinir gider.
    Sonsuzluğun kapıları ardına kadar açılır,
    Benliğim evrenin sonsuzluğunda erir.
    Her yıldız bir anı, her gezegen bir düş,
    Evrenin derinliklerinde yolumu bulurum.
    Yalnızlık değil, bütünlük hissederim.

    Bir fısıltı duyarım, derinden gelen,
    Evrenin sesi, ruhuma dokunan.
    Her şey birbiriyle bağlantılı,
    Her şey bir bütünün parçası.
    Anlarım ki ben de o bütünün içindeyim.
    Yıldızlar bana yol gösterir,
    Kaybolmuş benliğimi buldurur.

    Ve geri dönerim,
    Daha bilge, daha olgun,
    Evrenin sırrını kalbimde taşırım.
    Yıldızlara fısıltım yankılanır.
    Ebediyete kadar.

  • Kırık Aynadaki Dans

    Ruhum bir muamma, çözülmez düğüm
    Sessiz bir çığlık yankılanır içimde
    Her adımda saklanan bir tedirginlik
    Gölgeler dans eder, karanlık bir filmde
    Yüzümde maskeler, sahte gülümseme
    Gerçek benliğim kayıp, bir bilinmezde
    Aynalar yalan söyler, kırık parçalar
    Dansım bir isyan, çözülmeyi bekler.

    Ritmim kaybolmuş, notalarım suskun
    Yüreğim bir kafes, kuşlar uçmak ister
    Kelimeler anlamsız, sözler kifayetsiz
    Gözyaşlarım bir deniz, boğulmak üzereyim
    Kaderim bir labirent, çıkış yolu nerede
    Zaman bir kum saati, akıp gidiyor elimden
    Hayat bir oyun, roller değişiyor sürekli
    Dansım bir savaş, kazanmayı arzuluyorum
    Tutunacak bir dalım yok, yalnızım bu dansla
    Yine de dönüyorum durmadan, usanmadan
    Aşk bir umut ışığı, belki yol gösterir bana.

    Kaybolmuş hayallerim, kırık umutlarım
    Geçmiş bir gölge gibi, peşimi bırakmıyor
    Anılar birer yara, kanamaya devam ediyor
    Yalanlar bir ağ gibi, beni sarıp sarmalıyor
    Dostluklar sahte bir maske, çıkar ilişkisi
    Güven bir illüzyon, hayal kırıklığıyla sonuçlanır
    Sevgi bir yanılgı, acıyla son bulur her defa
    Dansım bir ağıt, kaybettiklerime yakıyorum
    Düşlerimde özgürüm, gerçeğimse zindan
    Yine de dans ediyorum, umutla, inatla
    Çünkü biliyorum, bir gün bu muamma çözülecek.

    Yüzümdeki maskeler düşecek bir bir
    Gerçek benliğim gün yüzüne çıkacak
    Acılar dinecek, yaralar kapanacak
    Karanlık aydınlığa dönüşecek
    Sessizlik bir melodiye dönüşecek
    Gözyaşlarım bir nehir gibi akıp gidecek
    Ruhum özgürlüğe kavuşacak
    Dansım bir zafer şarkısı olacak
    Umut yeşerecek yeniden içimde
    Aşk bir mucize gibi beni bulacak
    Ve ben yeniden doğacağım bu danstan.

    Dansım bir arınma, bir yeniden başlama
    Kendimi bulma yolculuğu, uzun ve zorlu
    Ama biliyorum, sonunda başaracağım
    Muamma çözülecek, sır perdesi aralanacak
    Kırık aynadaki yansımam tamamlanacak
    Ve ben gerçek benliğimle dans edeceğim
    Özgür, mutlu ve huzurlu bir şekilde
    Bu dans benim hayatım, benim kaderim
    Ve ben sonuna kadar dans edeceğim
    Çünkü biliyorum, sonunda kazanacağım.

  • Unutulmuş Ninni

    Büyü böylesi işte, eski bir sandıktan çıkar gibi,
    Sessizce sızar, küflü anıların arasından.
    Gözlerini kaparsın, hayaller başlar,
    İlk sözlerin, ilk adımların yankılanır.
    Hatırlarsın, annen elinde değnek,
    Seni koştururdu bahçelerde,
    Gülüşün çınlardı, tüm evrende,
    Şimdi o bahçeler yok, o ev de…
    Sadece sen kaldın, büyüyle baş başa.

    Şimdi dağıldı her şey, toz bulutu misali,
    Bir tek ninni kaldı, unutulmuş, derinde.
    Kimse hatırlamaz artık o melodiyi,
    Ama sen duyarsın, her gece, gizlice,
    Uyurken, bir zaman tünelinde.

  • Güz Hüzünleri

    Yaprak döker ömrümün bahçeleri,
    Güz rüzgarı eser, gönlüm titrer.
    Sarı sarı düşer hatıralar yere,
    Ayrılık türküsü yüreğimi eritir.
    Gözlerim dalar uzaklara,
    Bir umut arar, bir ışık bekler.
    Yaz bitti, kuşlar göç etti,
    Yalnızlık çöktü, içimi kemirir.
    Hazan vurmuş dallar gibi, kururum.

    Şimdi suskun dallarda kuş sesi yok,
    Sadece rüzgarın uğultusu var.
    Hangi dala konsam, tutunacak yer yok,
    Her yer ayrılık, her yer sitem kokar.
    Yaralı kalbim, kan revan içinde,
    Güz hüzünleri beni boğar.

    Ellerim buz gibi, dokunsam eririm,
    Yüzüm solgun, aynalara küserim.
    Geceler uzar, sabaha erişemem,
    Yıldızlar kayar, dilek tutamam.
    Ne bir haber gelir, ne bir selam,
    Hasretin ateşiyle yanarım.
    Gönlüm bir virane, bomboş kalmış,
    Güz hüzünleri içimi oyar.

    Ne kaldı elimde, bir avuç kül mü?
    Yoksa geçmişin acı hatırası mı?
    Gözyaşlarım akar, sel olur gider,
    Yüreğim kan ağlar, kimse bilmez.
    Bir teselli bekler, bir sıcak el,
    Ama nafile, her yer karanlık.
    Belki de güz, bir veda mevsimidir,
    Belki de yeni bir başlangıcın habercisidir.
    Kim bilir, belki de bahar gelir bir gün,
    Güz hüzünleri diner, güller açar yeniden.

  • Kayan Nota

    Telli bir sazın yorgun sesiydi sanki
    Aralıksız yağan bir yağmur sonrası
    Islak kaldırımlarda yankılanan yalnızlık
    Kalbin ritmini bozan bir çarpıntı gibi
    Bir şarkının yarım kalmış dizesiydi belki
    Uçup giden bir kuşun kanat sesi
    Boş bir salonda yankılanan sessizlik.

    Sonsuz bir yolculuğa çıkan bir gemi gibiydi
    Rüzgarın savurduğu bir yaprak misali
    Kayıp bir aşkın melankolik ezgisiydi
    Geçmişin izlerini taşıyan bir fotoğraf gibi
    Hüzünlü bir piyanonun tuşlarından süzülen
    Bir nota, kayıp bir anı gibi.

    Bir türküydü sanki uzaklardan gelen
    Yüreğe dokunan, derinden etkileyen
    Bir hatıra, unutulmayan
    Belki de sadece bir anlık bir hevesti
    Sonsuzluğa uzanan bir melodi.