Aynı anda hem coşkulu hem de endişeliydin.
Parktaydık, sonbaharın ilk yaprakları dökülüyordu,
Her şey bir film karesi gibiydi, yavaş çekimde akan bir sahne.
“Sana bir şey söyleyeceğim” dedin.
“Sanki içimde patlamaya hazır bir şey var gibi…”
Uzun zamandır sakladığın bir sırrın ağırlığı çökmüştü sanki omuzlarına,
Hem suçluluk hem de kurtulma isteğiyle karmaşık bir ifade belirmişti yüzünde.
Güneş bulutların arasından süzülüyordu.
Sonra yavaşça bana döndün, gözlerinde anlamsız bir çaresizlikle.
“Ne var?” dedim, sanki bir depremin ilk sarsıntılarını hisseder gibi, “Ne oldu?”
“Saatli bomba.”
“Nasıl yani?” dedim.
“Bu ilişki böyle, sürekli bir gerilim, ne zaman patlayacağını bilemediğimiz…”
Derin bir sessizlik çöktü üzerimize, sanki zaman durmuş gibiydi o an.
O günden sonra her şey değişti, her an bir patlama bekler gibi yaşadık.
Sonra bir gün bomba infilak etti,
Ve biz enkaz altında kaldık.
Bir yanıt yazın