Gizlenir mi hiç ruh aynada
Suretler ve suretlerin içindeki kıvranan gerçekler
Yürüyorum yalnız, sokaklar ıssız
Parklar da sessiz, kaldırımlar da
Kalbimi dinliyorum bazen, bir onu dinliyorum
Dinlemiyorum belki de, görüyorum sadece
Ayaklarımın altında kurumuş yapraklar, toz toprak
Köşe başında bir lamba, kırık
Peki, kim unutmuş ışığı, ya da
Hangi karanlıkla kaybolmuş o aydınlık
Kim bilir
İniyorum yokuş aşağı, meydana
Bir bankın üzerine oturuyorum
Ben oturur oturmaz
Çıkıyor karanlığından bütün hayaller
Ve küçük bir oyun oynuyor bana hayat
Alıp alıp saklıyor anılarımı usulca
Kapanıp açılan eski bir sandığı andıran anılarımı
Lambanın ışığında parlayan kaldırımlara
Tam o sıra bir tramvay geçiyor raylardan eski bir hikaye tadında
Şehre yeni sinmiş bir melankoliye benziyor, uyuşuk, yorgun
Ve işin garibi bense
Kabulleniyorum yavaşça
Her gün bir parça daha kabulleniyorum bu yabancılığı
Titreiyorum bir an arkamdaki fısıltıdan
Ve bu yüzden mi bilmem
Dönüp bir süre etrafıma bakınır gibi oluyorum
Sürüyle kedi kayboluyor gölgelerin içinde
Sürüyle, evet, hatırlıyorum ansızın
Çoktan unutmuşum aramayı bile cevapları
Kaybolup gitmişler herbiri bir yöne
Kediler gibi, onlar da
Benimse ne varacağım bir liman
Ne de beklediğim bir düş var
Öyleyse neden yazıyorum bu mısraları kendime
Bu biraz umuda benzeyen, biraz da umutsuzluğa
Böyle alelade, böyle eksik gedik
Sanki hiç kimsenin bilmediği bir sır kalmış bende.
Bir yanıt yazın