Ağladığımız sahildi.
Taşlar vardı, ceplerime doldurduğum, tuz kokusu genzimdeydi,
Her şey tanıdık ama yabancıydı yüzüne vuran o loş ışıkta.
“Hatırlıyor musun” dedim.
“Sen benim neyimdin hatırlıyor musun?”
Uzun zamandır kaybettiğin bir şeyi geri kazanmış olmanın hem umut,
Hem de pişmanlık veren karmaşık bir an için karartmıştı yüzündeki o tanıdık gülümsemeyi.
Gün batımı başlamıştı.
Sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın, sonsuzluğa uzayan bir pişmanlıkla.
“Neydin?” dedim, yan yanayken yaşadığımız o uzaklığın acısını sorar gibi, “Neydin?”
“Kiralık bir anı…”
“Neden?” dedim.
“Çünkü her şeyi ödemeye çalışırken, beni de kaybettin…”
Bir boşluk gibi büyüyen sessizlik o an başlamıştı bile bizi birbirimizden ayırmaya.
Beni affetmeden önce duyduğum son cümle oldu bu.
Sonra bir taksi geldi, yağmur başladı, nereye gittiğimi hatırlamıyorum.
Sonra ben başka limanlara,
Sonra başka hayatların kıyılarında başka umutlar aradım.
Şimdi ne zaman birini kaybetsem, o sahildeki taşların ağırlığı çöküyor omuzlarıma
Ardından kiralık anılar bir bir düşüyor ellerimden
Seni hatırlıyorum o loş ışıkta bir daha
Bir daha
Ve asla…
Bir yanıt yazın