Ey beton yığını, taş yığını şehir!
Yüzünde biriken is, ruhunda keder,
Kaç mevsim geçti, solarak bekledik,
Bir nefeslik huzuru nerde bulalım?
Sokaklarında yankılanır yalnızlık sesi,
Gökdelenler göğe uzanır, bir kibir abidesi,
Her bir ışık bir umut, karanlığa direnen,
Ama her ışıkta da bir hayal kırıklığı gizlenen,
Yorgun kaldırımlar, bitmeyen bir koşuşturma,
Kimse kimseyi görmez, bir anlık duraksama,
Bir garip telaş içinde herkes, bir yere yetişme derdi.
Yüzlerce pencere, sayısız hayat,
Her biri ayrı bir hikaye, ayrı bir feryat,
Kimi umutla bakar yarına,
Kimi çaresiz bekler bir dosta,
Kimi de sessizce ağlar odasında.
Ey şehir,
Bu gürültün, bu kalabalığın arasında
Bir çınar ağacı gibi kök salmış yalnızlık,
Bir yabancı gibi dolaşırız kendi şehrimizde,
Belki bir gün değişir bu acımasız çehre,
Belki bir gün buluruz aradığımız huzuru içinde,
Belki bir gün anlarız ki, asıl keramet sevgide.
Bir yanıt yazın