Yaprak döker ömrümün bahçeleri,
Güz rüzgarı eser, gönlüm titrer.
Sarı sarı düşer hatıralar yere,
Ayrılık türküsü yüreğimi eritir.
Gözlerim dalar uzaklara,
Bir umut arar, bir ışık bekler.
Yaz bitti, kuşlar göç etti,
Yalnızlık çöktü, içimi kemirir.
Hazan vurmuş dallar gibi, kururum.
Şimdi suskun dallarda kuş sesi yok,
Sadece rüzgarın uğultusu var.
Hangi dala konsam, tutunacak yer yok,
Her yer ayrılık, her yer sitem kokar.
Yaralı kalbim, kan revan içinde,
Güz hüzünleri beni boğar.
Ellerim buz gibi, dokunsam eririm,
Yüzüm solgun, aynalara küserim.
Geceler uzar, sabaha erişemem,
Yıldızlar kayar, dilek tutamam.
Ne bir haber gelir, ne bir selam,
Hasretin ateşiyle yanarım.
Gönlüm bir virane, bomboş kalmış,
Güz hüzünleri içimi oyar.
Ne kaldı elimde, bir avuç kül mü?
Yoksa geçmişin acı hatırası mı?
Gözyaşlarım akar, sel olur gider,
Yüreğim kan ağlar, kimse bilmez.
Bir teselli bekler, bir sıcak el,
Ama nafile, her yer karanlık.
Belki de güz, bir veda mevsimidir,
Belki de yeni bir başlangıcın habercisidir.
Kim bilir, belki de bahar gelir bir gün,
Güz hüzünleri diner, güller açar yeniden.
Bir yanıt yazın