Bir Taşra Garında…

Geldi
Üzerinde solgun bir pardösü vardı
Bir hatıradan çekilmiş gibiydi, eski bir film şeridi
Esmerdi
Önce istasyonun önünde bekledi bekledi
Düşündü, yoruldu, beni fark etti
Belki de etmedi
Sustu, öylece baktı
Oysa bir umutsuzluk heykeli gibi kırgındı, yalnızdı
Bekleme salonuna buyur ettim, oturmadı
Bir çay söyledim, reddetti
Aldırmadım, kendime söyledim
Sıcak bir buğu yükseldi bardağımdan
Benim içime de sindi
Çocuklar gibi sevindim
Çevreye bakındım, kimse yoktu
Kendimi unuttum, gülümseyerek ona döndüm
Cebinden bir mektup çıkardı, elleri titredi
Soğuktu, buruşuktu, kıskanırım o mektubu
Ağır ağır perona yürüdük.
Tren geldi
Duran kapıya baktı
Ardından bir hüzün denizi
Sonra alabildiğine bir boşluk
Boşluğun ortasında bir martı
Ardından bir siren sesi
Binlerce vagon sesi
Sol elinde bir mendil
Yok, hayır, mendil de değildi
Silen, saklayan, örtbas eden bir anı
Ve anılar
Ve pişmanlıklar
Kendinden vazgeçti.
Bir daha görmedim, evet, bir daha hiç görmedim
Ama onunla ben
Ne zaman istersem o zaman vedalaştım.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir