Açılan her kapı bir ihanet miydi,
Yüzüme kapanan her bir perde,
Bilmediğim bir acımasızlık mıydı,
Yoksa ben miydim her defasında
Kendimi unuttuğum, yok saydığım?
Suskunluğum bir feryat mıydı içimde,
Sınırlarda bekleyen, umutsuz bir düş,
Kaybolmuş bir yolculuk,
Dönüşü olmayan bir veda mıydı?
Belki de her kapı bir sınavdı bana,
İçimde büyüyen o derin korku,
Sessizce fısıldayan bir yabancı,
Yitirilmiş bir benliğin
Uzaklarda yankılanan sesiydi.
Hayal kırıklıklarım birer aynaydı.
Her ihanet bir ders miydi,
Kendi içime dönmem için?
Her suskunluk bir çığlık mıydı.
Yoksa kendime itiraf mı?
Şimdi anlıyorum ki, sınırlar benmişim,
Açılan her kapı bir seçim, bir yol ayrımı,
İhanetler ise beni kendime getiren birer elçi,
Suskunluğum, kendi iç sesime kulak vermem için bir davet,
Sınırlarım, keşfedilmeyi bekleyen birer kıyı,
Yeniden doğuşun sancısı,
Öğrenmenin, büyümenin,
Sessizce filizlenen bir umut.