Bir heykel ki taş değil, yorgun bir bakıştan.
Yüzünde umut saklı, sırlarla dolu,
Geçmişin gölgesi düşer, her an.
Kimsesiz meydanlarda yalnız bir duruş,
Zamanın akışına meydan okurcasına,
Suskun çığlıkları yankılanır boşluğun,
Kaderin acımasız bir oyunu bu olsa gerek.
Hangi fırça çizdi bu derin çizgileri,
Hangi çekiç vurdu da bu kadar yara aldı,
Hangi ruh üfledi de can buldu bu taş yığını,
Kendiyle yüzleşmekten korkan bir toplumun aynası,
Unutulmuş değerlerin sessiz bir feryadı,
Vicdanların pas tutmuş kilidi sanki.
Belki bir gün anlarız bu anıtın dilini,
Belki bir gün utanırız kendimizden,
Belki bir gün affeder bizi bu taş yığını,
Ama o güne kadar suskun kalacak,
Yüzleşmenin ağırlığı altında ezilerek,
Tüm çıplaklığıyla gerçeği haykıracak.
Bir yanıt yazın