Bütün umutlarımı astım o kavak ağacına
Şimdi kim bilir kaç kez çırpınmıştır yaprakları
Ve her esen rüzgar
Bir ihanetin fısıltısını taşır uzaklardan
Yalanlara bulaşmış, sahte gülüşlü bir hayattı sanki
Yüzüme çarpan acımasız gerçekler miydi yoksa
Sessizce kabulleniş miydi bu olanları
Gözlerimdeki yaşlar sel olup akarken içime
Her damla bir pişmanlık, her hıçkırık bir veda
Ruhumun derinliklerinde yankılanan bir çığlık
Kime anlatmalı bu tarifsiz kederi
Hangi söz dindirebilir ki bu dinmeyen acıyı
Yalnızlığın karanlık dehlizlerinde kaybolmuş bir ruh
Çaresizce bir umut ışığı ararken
Belki de en iyisi susmak, kabullenmek ve unutmak
Ben en çok kendimi kaybettim giderken
Kalbim bir enkaz yığını, umutlarım paramparça
Yarınlara dair hiçbir beklentim kalmadı artık
Sadece boşluk, sadece sessizlik, sadece hüzün
Ben…
Hıçkırık…
Kayboldum…
Bir yanıt yazın