Bir akşamüstü, solgun bir veda gibi
-Kalbim bir gölgeye emanet.-
Bir yalnızlık, dinmeyen bir sancı, seziyorum
Kendimi unutmaya gideceğim.
Çağ yirmi birinci çağdır, malum
Bir yanda anılarım, bir yanda yabancım
Şehir ışıkları daha da kör eder içimi
Hatıralar daha derinleşir
Bir sır saklar gibi yüzlerde, çocukluğumdan beri
Sessiz çığlıklara tutsağım.
Bir gün kendimi unutmaya gideceğim
-Rüzgarlar essin, anılar dağılsın, anılar…-
Ruhumu bir dinginlik sarsın, loş
Hafif bir melankolinin peşinden, sessiz
Hayallerim yorgun bir köşede kaybolsun
Unutulmuş bir aynanın kırıklarında.
Kendi kendime katlanılmaz oluyor geçmişim
Her hatırayı tek tek silebilsem zihnimden
Uzak bir düşte sönük bir umut
Kimsesiz bir akşam uzak şehirlerin birinde
En uzak renkler,
En yakın anlarda, kederli
Ve bir sahil kasabasında bir sabah
Unutup unutup yaşasam…
Nasıl susturmalı bilmiyorum?
Her anının yükünü taşırken.
Yitik zamanların suları akar şimdi
Yıldızlar kaybolur sonsuzluğa içimden.
Bir gün, bir bankta otururken, bekliyorum
Bir el unutuşla dokunacak omzuma
Bir çift göz, bir teselli, bir hiçlik
Kendimi unutmaya gideceğim.
Yapraklar sararacak, çiçekler kuruyacak
Bir sonbahar, bir akşam ve bir unutuş olacak
Toprak ve deniz kokularıyla,
Derin bir sessizlik içinde, yıllar için
Kendimi alıp gideceğim.
Bir yanıt yazın