Ah, o ilk dokunuş…
Ben bilirim nefsin kıvrımlarını
Usulca sokulduğu ruhuma.
Ben bilirim arzunun ateşini
Yakar kül eder tüm erdemleri
Bir fısıltı yeter, bir bakış yeter.
Kaldırır perdeyi.
Günah akar damarlarımdan
Ah, benliğim…
Ben bilirim yasak meyvenin tadını
Bir ömür sürecek pişmanlık olsa da
Bir anlık hazza değer yine de.
Yol kısa, istek yakıcı
Savrulurum günahın Kurtuba’sına…
Unutursam bir gün tövbeleri
Ve duaları, göklere uzanan
İnsanların Tanrı’yı kandırdığını hatırlarım
Bir gün daha…
Severek ölürüm, günah işleyerek ölürüm
Saklarım kalbime kara sevda ve isyan
Varırım günahın Kurtuba’sına…
“gece yarısı
gizlice”
Ah, aklım ve bedenim
Her şey orada başladı.
Şüpheler şüpheler ve itiraflar
Kapanmaz yaralar açtılar ruhuma. Kara kaderim, benliğim,
İnsanlığın karanlık sırlarıdır, bilirim
Vicdan azabıyla bağlanan gözlerime
Kapanmaz yaralar açtılar ruhuma,
Bir köşede
Bir terk edilmiş tapınakta
Meleklere ve şeytanlara karşı
Bir insanın çaresiz, sessiz teslimiyetinde
Günah nasıl işlenirse öyle
İnsan dilinde
ve her dilde…
ölüm
günah
Artık kesin biliyoruz;
Nefs adına dökülen ter
Şeytanın kahkahasıdır, kalbimin içinde…
Cehennemde
ve her yerde…
Bir yanıt yazın