Ey hayat!
Son deminde bir yaprak gibi:
“Eskiyor ruhum
tutunmak nafile!”
diyorsun.
“Bu hoyrat dünya,
beni yenerse eğer,”
diyorsun,
“anlamım kalmaz!”
Kalır elbet, dostum,
silik bir iz gibi sürer gider varlığın bu çağda;
kalır, içimde saklı, buruk bir hatıra,
en fazla bir ömür sürer
bu yirminci yüzyılda
unutulma sancısı.
Yalnızlık
bir gölge gibi peşinden gelen bir his.
Bu hisse bir türlü
alışamıyor yüreğim.
Fakat
şunu bil ki, kardeşim,
kader denen o acımasız rüzgar
yıpratsa da seni,
umutsuzluğun karanlığında kaybolmak için
boşuna çabalayacaksın
kendinde!
Ben,
gün batımında son nefesimle
yeni başlangıçları düşleyeceğim,
ve yalnız
tükettiğim anların pişmanlığını
yanımda götüreceğim…
Dostum benim!
Saf yürekli,
güneş renkli,
gözleri deniz kadar derin arkadaşım benim;
ne diye yedin kendini
bu amansız döngüde,
daha yolun başındayken
ve bir fırtına gibi sökemiyorlar
hayallerini insanın.
Haydi bunlara boş ver.
Bunlar geçmişin mirası!
Cesaretin varsa eğer
kendine yeni bir yol çiz,
kurtar zihnini bu karmaşadan.
Ve unutma ki
daima güzel yarınları beklemeli
bir yolcunun ruhu.
Bir yanıt yazın