Bir gölge yılı denebilirdi anılarımda
Durup durup aynı yere baktım
Sessiz, puslu bir camdan
Ne varsa kendiliğindendi sanki
Hemen hemen hiç kimseyle konuşmadım.
Sanki ellerimde sürekli
Eskimiş, yıpranmış bir duvarın tozları
Ola ki bir palyaçonun maskesi düşmüş gülüşünden
Yeni açılmış bir yaranın sızısı
Ellerimde sürekli
Bir gölge yılı denebilirdi anılarımda
Kalmışsa kalmıştır bir iz gibi
Silik
Artık hatırlanmayan bir sokak lambası
Solgun, kırık dökük
Üstünde bir kuş tüyü.
Gri bir bank duruyordu tenha bir köşede
Bütün yıl
Bir gölge yılı
Ona hiç kimse oturmadı
Oturup kalkmadı hiç kimse
Aslında gri de sayılmazdı pek
Parıldayıp duruyordu paslı bir demirin renginde
Yani sabah yağmurlarını parkta
Gün batımını parkta
Severek yaşayan bir yaprak da denebilirdi ona
Çünkü umutlar hayalle
Hayaller umutla
Anlayınca bir gün karışıklığını
Geçirir her ana kısa bir bakışı
Ama bir duygu eksik gibidir bir anıda
Beynin kalbin alışkanlığına karşı
Ruhun fısıltılarıyla çok uyumlu bir de.
Hadi tarif et deseler edemem
Bir şarkıyı yarıda kesip başka bir şarkıya geçmeyi
Yani bir kelebeği çiçeğe konduran arzu
Nedir ben bilemem ki
Belki bir yanılgıdır da ondan mı hüznün yeri
En yakın yeri
En uzak yeri
Bitmeyen yeri
Bitecek yeri
Farkedilmez zaten kabullenilmiş hüznün
Kabullenilmez hüzün ile bütün yükleri.
Gözlerim aradım seni
Köklerim gözlerimin
Rüzgarını benden alan unutulmuş bir bahçe gibi
Bir yanıt yazın