Neredesin ey eski benliğim, gel beni bana tanıt
Yüzüme düşen her çizgide, bir yabancı yanıt
Hatıraların sisliğinde kaybolmuş umutlarım
Aynada gördüğüm suret, artık bana çok garip
Yeniden doğsam, yine tanır mıyım bu hayatı?
Hangi yoldan geldim, nereye gideceğim bilmem
Yabancı bir dilde konuşur gibi, kendimi anlatamam
Ellerim titrek, adımlarım kararsız, ruhum yorgun
Kendimi ararken kaybolduğum bu labirentte
Bir ışık ararım, beni bana getirecek bir işaret.
Şüpheler kemirir içimi, her adımda bir soru işareti
Dost bildiklerim yabancılaşır, düşmanlar belirginleşir
Kendi sesimi duyamaz oldum, fısıltılar arasında
Yoksa ben de mi değiştim, dönüştüm tanınmaz bir hale?
Geçmişin hayaletleri sarmış dört bir yanımı
Gelecek ise karanlık bir boşluk, dipsiz bir kuyu
Kaybolmuş pusulam, artık yönümü bulamam.
İçimdeki fırtına dinmiyor, dışarıya yansımıyor
Yüzümdeki maske sahte bir gülümseme sunuyor
Kimse anlamaz içimdeki bu derin yalnızlığı
Herkes kendi derdine düşmüş, beni duymaz, görmez
Yabancılaştım kendime, hayata, insanlığa
Belki de bu yüzden artık hiçbir şeye inancım kalmadı.
Yeniden başlamak mümkün mü, bilmiyorum
Belki de en iyisi bu yabancılaşmaya teslim olmak
Kaybolmak bu kalabalıkta, silinmek tarihten
Ama içimde bir umut kırıntısı, beni dürtüyor
Belki de bir gün kendimi yeniden bulurum
Yeniden tanırım hayatı, sevmeyi öğrenirim
Yabancılaşma sınırından, gerçek benliğime dönerim.
Bir yanıt yazın