Gece, şehri bir sır gibi örterken
Yalnızlık, duvardaki gölgelere fısıldar
Uykusuzluk, bir şarkı gibi yankılanır
Zihnin labirentlerinde kaybolan düşünceler
Saatler, ağır adımlarla ilerler
Her tıkırtı, bir anıyı canlandırır
Hatıraların tozlu raflarında gezinirken
Geçmişin hayaletleri dans eder
Gelecek, belirsiz bir düş gibi belirir.
Yıldızlar, gökyüzünde birer göz gibi parlar
Sanki onlar da uykusuzluğa eşlik eder
Ay, solgun bir ışıkla aydınlatır şehri
Rüyalar, uzak diyarlara götürür beni
Gerçeklik, bir sis perdesi gibi dağılır.
Sessizlik, kulakları sağır edercesine hüküm sürer
Düşünceler, bir girdap gibi döner durur
Umut, küçücük bir kıvılcım gibi yanar.
Kaybolmuş zamanların izleri
Yüreğimde derin bir sızı.
Belki de bu gece bitecek
Belki de şafak sökecek
Belki de uykusuzluk sona erecek
Kim bilir, belki yarın her şey değişecek
Belki de yeni bir başlangıç mümkün olacak.
Gecenin koynunda saklanan sırlar
Uykusuzluğun pençesinde kıvranan ruh
Düşler ve gerçekler arasındaki ince çizgi
Zamanın acımasız akışı içinde savruluruz
Yıldızların altında bir yalnızlık senfonisi
Hatıraların labirentinde kayboluruz
Umutsuzluğun karanlığında yolumuzu ararız
Geleceğe dair belirsiz bir umutla yaşarız.
Şafak sökerken silinir izler
Uykusuzluğun ardından doğar güneş.
Bir yanıt yazın