Uyanışın Kıyısı

Yüzleşmeyeceksin kendinle, öyle hoyratça.
“Ben buyum, değişemem.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Değişirsin çünkü.
Öyle kesin yargılar gütmeye gerek yok ki.
Çok inanmayacaksın mesela, o daha az inanırsa yıkılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az inanır sana,
Senin kendine inandığından.
Çok inanmazsan, çok yanılmazsın.
Çok direnç göstermeyince, çok yara da almazsın hem.
Hatta kalbini, aklını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Sana emanetmiş gibi davranacaksın.
Hem her şeyin emanetse, uğruna savaşmaktan da
korkmazsın.
Onlarsız da var olabilirmişsin gibi duracaksın.
Çok düşüncen olmayacak mesela zihninde.
Dinginleşebileceksin.
İlle de bir şeyleri benimseyeceksen,
Sessizliğin içindeki fısıltıları benimseyeceksin.
Rüzgarı benimseyeceksin,
Toprağı, denizi, ormanı…
Mesela bir ağaç, senin ağacın olacak.
“O benim yurdum.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
Mesela gün doğumu senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, hislere ait
olacaksın.
Mesela umuda, ya da sevgiye.
Ya da hayata ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan bakacaksın.
Hem her an dağılıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep bir bütün kalacakmış gibi hayat.
Süzülerek yaşayacaksın. İçinden geçerek…


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir