Eski bir sandıkta saklıyorum seni,
Külrengi hatıraların arasında.
Solgun fotoğraflar, sararmış mektuplar,
Unutulmuş şarkılar, yarım kalmış rüyalar.
Zamanın tozu sinmiş her bir köşesine,
Geçmişin hayaletleri dolaşır durur.
Bir zamanlar ne çok severdik, ne çok gülerdik,
Şimdi sadece bir anı, uzak ve soluk.
Sisli bir sabah gibi,
Kaybolan bir iz.
Yine de ararım seni, külrengi hatıralarda,
Bir umut kırıntısı bulurum belki.
Gözlerin hala aynı mı, saçların hala uzun mu?
Sesin hala aynı sıcaklıkta mı, bilmiyorum.
Sadece bir hayaletin var bende kalan,
O da giderek siliniyor, kayboluyor.
Belki de en iyisi unutmak, kurtulmak bu yükten.
Ama nasıl unuturum seni,
Külrengi hatıralara gömülmüşken?
Her an bir parçan var içimde,
Bir gülüşün, bir bakışın, bir dokunuşun.
Sen benim vazgeçilmezimdin,
Şimdi ise en büyük pişmanlığım.
Keşke hiç tanımasaydım seni,
Keşke hiç sevmeseydim seni,
Keşke hiç ayrılmasaydık.
Yine de teşekkür ederim sana,
Külrengi hatıralar için.
Çünkü sensiz geçen her an,
Bir cehennem azabı gibi.
Geceler boyu uykusuz kalırım,
Adını sayıklarım, seni ararım.
Ama bilirim ki artık yoksun,
Olmayacaksın, gelemeyeceksin.
Bu aşk bir yanılgıydı, bir hayaldi,
Şimdi ise gerçekliğin acımasız yüzü.
Ve ben, bu gerçeklikle yaşamak zorundayım,
Külrengi hatıralarla avunarak.
Yalnızlığım yoldaşım,
Hüzün arkadaşım oldu.
Kadehimde yudumladığım şarap,
Ayrılığın acı tadını bırakır.
Duvarlara çizdiğim resimler,
Seni hatırlatır, canımı yakar.
Ama ne yapabilirim ki,
Kader böyle yazılmış.
Belki bir gün unuturum seni,
Belki bir gün affederim seni.
Ama asla unutmayacağım külrengi hatıraları,
Seninle geçen o güzel günleri.
Ve hep saklayacağım seni kalbimde,
Bir yara izi gibi, kapanmayan.