Deniz feneri söndü, karanlıkta kaldı kıyı,
Yıldızlar kayboldu, yolumu bulamam artık.
Eski bir harita elimde, yırtık ve solgun,
Anlamını yitirmiş işaretler, silinmiş sırlar.
Rüzgar uğultusu bir feryat gibi yükselir,
Yönümü şaşırdım, kayboldum enginlerde.
Ufuk çizgisinde bir hayal belirir,
Belki bir umut ışığı, belki de bir yanılsama.
Yelkenlerim yırtık, umutlarım kırık.
Yosun kokulu dalgalar döver durur teknemi,
Sonsuzluğun girdabında savrulurum çaresizce.
Geçmişin izleri silinir bir bir,
Geleceğe dair hiçbir umut kalmaz içimde.
Sadece derin bir yalnızlık,
Ve bitmeyen bir bekleyiş.
Kaybolmuş bir pusulanın rehberliğinde.
Martılar çığlık atar üstümde,
Sanki kayıp ruhumun feryadı onlar.
Gecenin koyu karanlığı çöker üzerime,
Yıldızlar saklanır bulutların ardına.
Ben, yitik bir yolcu,
Sonsuz denizde kaybolmuş bir tekne,
Umutsuzluğun karanlığında.
Her dalga bir anı getirir,
Her rüzgar bir pişmanlık fısıldar.
Uzaklarda bir ada belirir,
Belki bir sığınak, belki de bir tuzak.
Ama gidecek başka yerim yok,
Umutsuzluğun beni sürüklediği yere,
O bilinmez adaya doğru yol alırım.
Yorgun ve bitkin,
Umutsuz ve çaresiz.
Sadece gitmek,
Sadece beklemek.
Yitik bir pusulayla.
Güneş doğar usulca, denizin üstünden,
Bir umut ışığı belirir içimde yeniden.
Belki bu ada bir kurtuluş olabilir,
Belki de yeni bir başlangıç.
Ama önce geçmişi geride bırakmalıyım,
Pişmanlıkları unutmalı,
Yeniden umut etmeyi öğrenmeliyim.
Çünkü biliyorum ki, hayat devam ediyor,
Ve yitik bir pusulayla bile olsa,
Bir gün doğru yolu bulabilirim.
Yeter ki pes etmeyeyim.
Sadece beklerim.