Her şeye alışılır
Hiçbir şey unutulmaz ama
Gözlerim seni affetmez
Vicdanım seni de affetmez
Boynu bükük yürüyorum işte
İçimden geldiği için değil elbet
Asla değil
Ah güzel vicdanım benim
İnsan terkettiği yere benzer
O yerin taşlarına, o yerin küllerine benzer
Küllerinde yanan ateşe
Taşlarını yontan heykeltıraşa
Yıkılmış duvarlarının, bitmemiş resimlerine
Ankaranın gri
İzmirin mavi telaşına benzer
Sesine benzer ki suskunluğu derindir
Rüyasına benzer ki kabuslarla doludur
Evlerine, odalarına, yalnızlıklarına
Öylesine benzer ki
Ve aynalarına
(Bir çatlak gibi büyümüştür acısı)
Ve dualarına
(Yani bir umut arayışına belki)
Ve bir gün birinin kaybolmasına benzer
Kaybolurken kaybolurken pişman bir yüzüne
Marangozun tahta yontmasına, aşçının soğan doğramasına
Öyle bir sigara yakışına, birinin çay demlemesine
Otobüslerine, mezarlıklarına
Özlemini, isyanına benzer
Anısı karanlıktır
Acısı geleceğidir
Bıçağı gülüşüdür kanamakta olan
Ağlayamıyorsun ya, ağlamak
Bir halk ağlıyorsa ağlamaktır
Ne kadar benziyoruz hayata vicdanım.
Bir güzel suskunluğun vardı eskiden
Omuzların çökkün
– Bir vakitler gökyüzüne yakın, derdim ben –
Sigara paketinde boşluklar anılar
Anılar: hatalar
Anılar: pişmanlık
Anılar: kaybedilenler
Ve bir dudağın aşağı sarkık
Sevgin geçici
Nefretin kalıcı
Bakıyorum da şimdi
O suskunluk bir çığlık gibi duruyor içinde.
Ve zaman dediğimiz nedir ki vicdanım
Biz eskiden seninle
sahilleri dolaşırdık bir bir
O zamanlar Bodrum kokardı sahiller
Marmaris kokardı
Ve güneşten yandıkça Antalya sıcağı
İplik gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir adam sevmiş gibi olurdun sen
Adamın yıkanmış denizlerden bir teni
Upuzun saçları
Gözleri
Ve sana vicdanım
uzaktan uzaktan zeytin peynir uzatırdı sanki
Sofranı kurardı
Elini bir denize koyar gibi kalbinden akana koyardı
Pişmanlıklara düşsen tesellini getirirdi
Çocuklar büyütürdü
Ve o çocukların dünyayı anlayacak akıllarını işlerdi bir nakış gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar…
Unutmaktan gelme vicdanım
Hatırayı uyandır
Acıyı dindir
Diyeceğim şu ki
Kaybolan bir şeylere benzerdi o zaman gemiler
Oysa o kadar ulaşılmaz ki şimdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Gemiler bomboş
Gemiler sürgüne giden gemiler gibi
İşçiler
Yunanistan yolcusu işçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi yalnızlık bekçisi
Ellerinde çantalar, poşetler
Kolonyalar, mendiller, mektuplar
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak kuş gibi yanlış yerlere konanlar
Ah güzel vicdanım benim
Gördün mü bak
Dağılmış limanlara benziyor şimdi sahiller
Ve dağılmış limanlara memleket
Gelmiyor içimden sevinmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir klasik müzik gibi gelip geçiyor sevinç
O kadar çabuk
O kadar kısa
işte o kadar.
Vicdanım, güzelim, bir tende niye ölüm kokar
Ruh değil, kalp değil, bir tende niye ölüm kokar
Tenimde ölüm kokusu.
Bir yanıt yazın