Suret ve Sis

Tenin aynasında kaybolan silüetler
ruhun zamansız labirentinden
sabahın yorgun aynasına düşen gölgeler
kirpiğin nemli kıvrımlarında
hüznün yakamozu
tekerrürle unutulan
yollardan geçerek
ulaştığımız
yalnızlığa açılan pencereler
sis çöküyor suretler dağılıyor
değişime uğramış bir özlemi
kendimizle avutuyoruz her defasında
gitmiyor içimizden hiç kimse
her yer suret her yer sis
aynada donmuş bir tebessüm
tenin fısıltısı duyulmuyor artık
yüzümüzde eski bir yara izi
kaybolan düşlerin sessiz çığlığı
hangi limana sığınsak boşuna
her nefeste biraz daha tükeniyoruz
zamana yenik düşen birer heykel
kırık dökük anılarla avunuyoruz
sis perdesi aralanmıyor bir türlü
yüzümüzü unutuyoruz her bakışta
derinlerde saklı kalan bir sır
hangi yüzleşmeyle aydınlanırız ki


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir