Sıradan Saatler Senfonisi

Duvar saatinin tik takları kadar kısasın,
Sabah güneşiyle uyanan serçe kadar özgür…
Otobüs durağında bekleyen yüz kadar ifadesizsin,
Rüzgarda savrulan yaprak kadar yersiz yurtsuz…
Pazarda satılan domates kadar kırmızıydın bir zaman,
Unutulmuş bir şarkı kadar silik şimdi…
Ne kadar sade olursa olsun yaşantın,
İçindeki fırtınaların aynasıdır sessizliğin…
Yaşadığın her gün bir yaprak eksilir:
Takvimlerden düşen, hatıraların yurdunda…

Ne kadar sıradansa hayat,
O kadar eşsizdir her nefes alışın…
Bir bardak çay kadar sıcak,
Gecenin karanlığı kadar derin…

Sakın küçümseme bu anları,
Her biri bir hikaye, yazılmaya değer…
Ne kadar farkında olursan ol,
Hayat, bir rüyadır, uyanılmayı bekleyen…

Güneşin batışındadır günün sana verdiği huzur,
Ve karşındaki insana verdiğin kadar değerlisin…
Bir gün kaybolacaksan eğer,
Bırak izlerin, seni hatırlatan bir anı olsun…
Şehrin gürültüsündedir yalnızlığın sesi,
Ve yalnız kaldığın kadar kalabalığın içindesin…
Unutma yağmurun altında ıslanmak kadar özelsin,
Güneşin altında ısınmak kadar gerçek…
Kendini önemsiz hissettiğin kadar güçlüsün
Ve anlam kattığın kadar anlamlı.
Kendini değersiz hissettiğin kadar değerlisin…

İşte budur sıradanlık!
İşte budur yaşamak, bunu anladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar kaybolursun
Ve karşındakini görmediğin kadar çabuk unutursun
Bir sokak kedisi kadar yalnızsın
Binaların arasında kaybolan bir ses
Bir dilenci kadar çaresizsin
Ve her şeyi kabullendiğin kadar özgürsün,
Sıradan olduğun kadar değerlisin…


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir