Bir yıldız kaydı içimden, sessizce düştü yere,
Sisli bir sabah vakti, yalnızlık çöktü şehre.
Diyorlar ki: “Her şey geçer, zamanla diner acı,”
Lakin bu puslu anlar, kalpte bırakır bir sancı.
Gönül ister ki bir el uzansın karanlıktan,
Bir nefeslik umut versin, kurtarsın bu yalnızlıktan.
Ama nerde o eski dostluklar, o sıcak sözler?
Herkes kendi derdinde, kendi yolunda, kendi izler.
Bir zamanlar gülerdik, koşardık birlikte neşeyle,
Şimdi ise yabancıyız birbirimize, ayrı düşmüşüz epeyce.
Belki de suç bizde, belki de dünya değişti,
Bilemem ki, bu sis perdesi ne zaman kalkacak içimden.
Yine de umut var içimde, bir ışık beklerim uzaktan,
Belki bir gün bu puslu anlar dağılır, güneş doğar yeniden.
Unutma, ey gönül! Her gecenin sabahı vardır,
Ve her kışın sonunda, bahar mutlaka yakındır.
Şiirler
Puslu Anlar
UYKUDAKİ ŞEHİR
Şafak vaktinde, puslu gölgeler arasında
Belirsiz hatıraların yankısı, sokaklarda
Düşler âleminden uyanış, yavaş ve derinden
Gözler aralanırken, hayatın karmaşası belirginleşiyor
Yüzlerdeki çizgiler, yaşanmışlıkların izi
Sessiz çığlıklar yankılanır duvarlarda
Her köşe başında bir sır, her adımda bir bilinmezlik
Umutla karışık endişe, kalplerde saklı
Yabancılaşmanın soğuk nefesi enselerde
Yitirilmiş kimliklerin arayışı, bu beton ormanda
Herkes kendi yolunda, kaybolmuş birer gezgin
Sıyrılmak mümkün mü bu girdaptan?
Belki bir melodi, belki bir dokunuş yeterli
Yeniden yeşermek için, kuru dalların arasında
Uyan ey şehir, silkelen ve doğrul
Güneşin ilk ışığıyla yeni bir başlangıç
Hayatın ritmi yeniden başlasın.İhtirasın İzleri
Güneş doğarken içimde bir kıvılcım,
Yükselir alev alev, sönmeyen bir hırsım.
Ulaşılmaz sanılan zirvelere göz diktim,
Yorulmak bilmez, usanmaz bir ruhum.
Karanlığa meydan okuyan bir ışığım,
Engelleri aşan, durulmaz bir selim.
Hayallerim gerçek olacak, inanırım.Bu coşkun arzu, deli bir nehir gibi,
Sınırları zorlar, aşar her engeli.
Hedefime kilitlendim, bırakmam gayrı,
Her adımda daha da güçlenirim,
Geleceğe umutla bakarım.Yüreğimde bir volkan, gözlerimde şimşek,
Zafer benim olacak, bu kesin bir gerçek.
Pes etmem asla, yıkılmam kolay kolay,
Kaderime meydan okurum, yılmam,
İhtirasım yol gösterir bana,
Ulaşırım muradıma.Şüpheye Düşen İnanan İçin Sabah Dört Şiirleri
Çekilmez bir derviş oldum yine:
imansız, şaşkın, kayıp.
Bir bakıyorsun ki
gözyaşı döker gibi, göğe yalvarır gibi bugün dua ediyorum,
sonra bir de bakıyorsun ki
dilimde küfür gibi asi bir isyan
sabahtan akşama kadar sessizce oturuyorum ertesi gün.
Ve beni kahrediyor büsbütün
kendime karşı duyduğum acıma
ve öfke…Çekilmez bir derviş oldum yine:
imansız, şaşkın, kayıp.
Yine her seferki gibi çaresizim.
Neden yok,
varması da anlamsız.
Bu ettiğim yakarış boş
felaket.
Fakat elimde değil
senden şüpheleniyorum
beni bağışla…Eksik Bir Palet
Tuval beyaz, fırça kuru bir telaş
Renkler suskun, anlamı yitirmiş fırça darbeleri
Bir rüzgar esse de savursa içimdeki külü
Belki o zaman uyanır renklerin coşkusu
Gözlerim bir ressamın düş kırıklığıyla dolu
Yarım kalmış tablolar, silinmiş anılar
Her fırça darbesi bir pişmanlık izi
Bir zamanlar coşan renkler şimdi solgun birer gölge
Ne yapsam da canlandıramam o eski ahengi
Belki de her şey silinmeye mahkumdur
Hayatın acımasız fırçasında
Biliyorum, eksik bir paletim var
Ama yine de umutla bekliyorum
Yeni renkler, yeni bir başlangıçYarına Sarkan Dünler
Bir, mazideki aşkı yüceltip durana bak,
Bir, gelecekte sevgiyi arayıp coşana bak.
Bir, kalbi geçmişin külleriyle örtük olana,
Bir, yeni bir sevdaya umutla koşana bak.
Bir, hatıraların tozunu yutup yutkunana,
Bir, yarınlara dair hayaller dokuyana bak.
Bir, her vedayı sonsuz sanıp kahrolana,
Bir, ayrılıkla güçlenip yeni yollar bulana bak.
Bir, anıları putlaştırıp onlara tapınana,
Bir, tecrübeyi rehber edip ilerleyene bak.
Bir, eskinin gölgesinde kaybolup gidene,
Bir, yeni bir benlikle yeniden doğuşuna bak.
Bir, yarını dünden öğrenip yarına uzayana bak.KUŞKULU VEDA
Gün batımı, silik bir umut gibi süzülürken içime,
Yabancı bir şarkı çalınır, uzak bir sahilden.Ruhum, yaprak misali savrulur anılarda,
Kaybolan bir aşkın izleri belirir yanaklarımda.Bir veda busesi kondurur rüzgar dudaklarıma,
Sensizliğin soğuk nefesi üşütür beni derinden.Yalan bir gülümseme takınırım aynada,
Acı bir itiraf gizlenir gözlerimin ardında.Kuşkulu bir vedanın sancısıdır bu içimde,
Belki de hiç başlamamış bir aşkın yasını tutarım.Ne kaldı geriye, kırık dökük bir hayalden başka?
Sessiz bir çığlık yükselir, boğulur karanlıkta.Yarın, yeni bir gün doğar mı bilmem,
Ama sensizliğin ağırlığı çöker omuzlarıma.Umutsuz bir bekleyişle geçer ömrüm,
Dönmeyeceğini bilsem de, seni beklerim hala.Yazılmamış Veda
Biliyorum, gitmek zorundayız.
Bir rüzgar savuruyor bizi bilmediğimiz yere,
Yüzümüzde belirsiz bir hüzünle.
Yazılmamış satırlar kaldı içimizde,
Söylenmemiş sözler birikti boğazımızda.
Her ayrılık yeni bir başlangıç derler,
Ama bu veda içimizde bir boşluk bırakır.
Biliyorum, bir daha aynı olamayız,
Aynı sokaklarda yürüyemeyiz artık.
Ama ne garip bir histir ki bu ayrılık,
Hem acı veriyor hem de özgürleştiriyor.
Biliyorum, bir daha aynı olamayız ama
Belki de bu yüzden daha çok sevdik birbirimizi.
Belki de bu yüzden unutulmaz olacak
İçimizde bir anı olarak kalacak,
O yazılmamış veda mektubu.
Biliyorum, bir gün yollarımız kesişir belki,
Farklı şehirlerde, farklı hayatlar yaşasak da.
O zaman hatırlarız birbirimizi,
Yüzümüzde hafif bir tebessümle.
Yazılmamış vedaları.
Unutma ki her veda yeni bir başlangıçtır,
Ve her başlangıç yeni bir umuttur.
Belki de bu veda bizi daha güçlü yapacak,
Daha cesur, daha bilge…
Biliyorum, gitmek zorundayız.Suret Düşleri
Yontulmuş bir andan sevdim seni
Mermerin teninden süzülen ışıktan
Donmuş bir gülüşün ardındaki hüzünden
Sessizliği delen bakışlardan sevdim bir de
Kendimi sever gibi sevdim seni
Zamandan kopmuş yalnızlığından.
Kazı bu sevgiyi her bir zerrene
Soğuk taşın altında yatan sıcaklığın
Kaynağına kazı
Her zaman gizlediğin, kırılganlığın son durağına
Kuş taşıyan ellerine kazı
Ve omuzlarına geniş omuzlarına
Taşımaktan yorgun düşmüş gibi azıcık eğdiğin
Tam oraya işte, kapalı bir atölyeden
Bir toz bulutuyla ayrılmış heykelin tenine kazı
Ve beyazlığına bir de, unutulmuş bir aşkın izlerinin renginde
Saçlarının omuzda duruşuna, onları saran karanlığa
Alnından başlayan ve toprağa uzanan
Yani senin olan, seni bir anlam gibi saran ölümsüzlüğe
Kazı onu bir müzenin parça parça aklında tuttuğun
Toz zerrecikleri gibi uçuşan
Ve her gün biraz daha belirginleşen köşelerine
Kazı bu sevgiyi her yerine.Yarın Ki Aşk
Aşk odur ki, yarına saklar gülüşünü;
Bir ömürlük sitemi bir anda siler içinden.
Gözler konuşur, kelam suskun kalır bazen,
Yürekten bir dokunuş yeter bin söze bedel.
Aşk, sabrın aynası, vefanın da rehberi,
Zamanla yeşeren bir sevgi bahçesidir derler.
Aşk, bir seraptır çöllerde,
Ya da bir umut ışığı karanlıklarda,
Belki de bir rüyadır sonsuz derinliklerde.
Aşk, zamana meydan okur,
Yıllara direnir, eskimez,
Her dem tazedir, yeniden doğar,
Bir efsanedir dilden dile dolaşır.