Kırık Saatler Koleksiyonu

O sonbahar, yapraklar düşerken sessizce,
Nasıl da bilebilirdim bu acıyı?
Tarih, bir gölge gibi üzerime çökerken,
Geçsin mevsimler, yıllar geçsin böyle.
Unutulur mu hiç o ilk ayrılık anı,
Bir tren garında, peronda beklerken,
Şöyle dememiş miydi giderken bana:
“Belki de hiç olmamalıydık…”
Bir sandık buldum, eski fotoğraflarla dolu,
Keşke yalnız bu yüzden sevseydim hayatı.
Anılar, birer birer canlanırken gözümde,
Bir anlam aradım, kaybolan zaman içinde.
Oysa şimdi her şey bir sis perdesi ardında,
Belki de hiçbir şey göründüğü gibi değildi.
Ve sonra sustum.
Kelimeler anlamsızlaştı.
Sadece kırık saatler kaldı elimde.
Her tik tak, bir pişmanlık fısıldıyor kulağıma,
Her saniye, bir ayrılığın acısını hatırlatıyor.
Belki de zaman, her şeyi unutturacak bir ilaçtır,
Belki de sadece acıyı daha da derinleştirecektir.
Ama ben, kırık saatlerin koleksiyonunu yapmaya devam edeceğim,
Çünkü her biri, bir zamanlar yaşadığım bir anının parçası,
Ve belki de, bu anılar beni ben yapan şeydir.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir