Kırık Bir Vapur Düdüğü

Akşamüstü bir kıyı, gözlerim tenha gidiyordum
Ne bileydim bir yalnızlığın böyle şehir olduğunu
Şaştım, gri bir telaş gibi sarınca dört yanımı
Beyaz bir yalanım varmış, bir martı çığlığı gibi
Söylenecekmiş dudaklarımda onca suskun hikaye
İki trende mi desem, iki peronda, iki vedada mı
Ben ki, o pas rengi hayaller kuran iskele
Eskimeyen mektuplar gibi buruş buruş olacakmış
Ne zaman yorulsam böyle asfalt kokuyordu gölge
Köprü altı meyhanede bir serseri gülüyordu
Ve dertlerimi dinleyen o şehir yolcuları
Böyle unutmuş yüzlere kazınmış anılar
Uzaklar gibi üstünde kirli camların
Bir eski defterdim, çocukluk bir hatıradan kalmış
Kayboluyordum, yabancı bir kalabalığın yorgun yüzünde
Öbür yüzlere öbür kentlere doğru
Hüzündü yağmur sonrası, sessizce düşüyordum
Ne bileyim, bir özlemin böyle ömür olduğunu
Karardım, eylülleyince hayat, ve çoğalan pişmanlık
Ya da son geminin battığı, kaybolduğu limandı ruhum
Nefes aldıkça rıhtımlar ağlıyordu derinden
Trafik sıkışıyor kulaklarımda, taksiler kavga ediyordu
Yalnızlıklar, boş sokaklar ve kırık umutlar
Dedim, hayat gibi yalan yok hayat içinde
Akşamüstü bir kıyı, gözlerim tenha gidiyordum
Ne bileydim bir şarkının böyle Ferdi olduğunu
Kapandım, karanlık bir oda gibi, sönünce şehirde.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir