Kırık Bir Pusulanın Hüznü

Ellerimde bir kırık pusula, yönlerim kayıp gidiyordum
Ne bileyim, bir şüphenin böyle bir yalan olduğunu
Şaştım, paslı bir gerçek gibi dağılınca zihnimde
Sessiz bir yenilgim varmış, bir kâğıt gemi misali
Batacakmış avucumda yirmi dört ayar gururum
Üç yalanla mı desem, üç hırsızla, üç maskeyle mi
Ben ki, o parıldayan umutlar vadeden liman
Dayanıksız sözler gibi paramparça olacakmış
Ne zaman susasam böyle zehir zıkkım içiyordum nefret
Gececi barlarda bir yalnızlık büyüyordu
Ve geçmişimi süpüren o vicdan gardiyanları
Böyle uyur kabuslara zincirlemiş anılar
Uyuklar gibi üstünde silik hatıraların
Bir resim parçasıydım, unutulmuş bir aşktan kalmış
Kayboluyordum, acımasız zamanın soğuk sularında
Öbür resimlere, öbür yüzlere doğru
Sağırdı umut dilencisi, karanlığa yürüyordum
Ne bileyim, bir çaresizliğin böyle bir kader olduğunu
Ağladım, sabahlarken şehir, ve çoğalan pişmanlık
Ya da son insanın unuttuğu, aradığı masaldı hayat
Nefes aldıkça hayallerim sönüyordu birer birer
Ziller çalıyordu kulaklarımda, gözyaşlarım yarışıyordu
Ayrılıklar, fırtınalar ve kırgınlık dalgaları
Dedim, dünya gibi dert yok dünya üstünde
Ellerimde bir kırık pusula, yönlerim kayıp gidiyordum
Ne bileyim, bir hiçliğin böyle ben olduğunu
Kapandım, karanlık bir kuytu gibi, kaybolunca güneşte.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir