Her düşüş bir kalkışa gebe değil,
Her suskunluk bir haykırışa dönecek değil.
Sevgili dostum, affet beni,
Hayat, bildiğimiz gibi değil.
Ben sustukça içimde bir orman büyüyor,
Kökleri derinde, dalları göğe değmiyor.
Boynu bükük duruyorsam eğer,
Bu, rüzgarın sertliğinden değil,
Ya da yağmurun acımasızlığından.
Ah, güzel dostum benim,
İnsan yaşadığı çağa benzer,
O çağın telaşına, o çağın yalnızlığına benzer.
Ekranında kaybolan yüzlere,
Reklam panolarında asılı gülüşlere,
Kalabalığın sessiz çığlığına,
Şehrin bitmeyen uğultusuna benzer.
Gözlerinde biriken yorgunluğa,
Ellerinde tuttuğu kırık umutlara benzer.
Alışveriş merkezlerine, metrolarına,
Öylesine benzer ki,
(Bir beton yığınıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine,
(Yani bir beğeni tuşuna belki)
Ve bir gün birinin mesaj atmasına benzer,
Yazarken yazarken yabancı bir ses tonuna,
Fabrikanın duman kusmasına, işçinin alın terine,
Öyle bir kahve yudumlamasına, birinin bildirim almasına,
Akıllı telefonlarına, sanal dünyalarına,
Kaygılarına, isyanına benzer.
Anısı unutulmuş bir şarkıdır,
Acısı ekrandaki yalandır,
Bıçağı sanal şiddettir çoğalmakta olan.
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir insan gülüyorsa gülmektir.
Ne kadar benziyoruz bu çağa dostum.
Bir güzel anı vardı eskiden,
Gözlerin umutla dolu,
– Bir vakitler yıldızlara dönük, derdim ben –
Eski defterlerde satırlar, hayaller
Satırlar: özgürlük
Satırlar: gelecek
Satırlar: çocukluk
Ve bir gülüşün içten
Sevgin samimi
Dostluğun gerçek
Bakıyorum da şimdi
O anı bir yara gibi duruyor kalbinde.
Ve gelecek dediğimiz nedir ki dostum,
Biz eskiden seninle
sahilleri gezerdik bir bir.
O zamanlar deniz kokardı sahiller,
Martılar çığlık atardı.
Ve güneşten yandıkça tenimiz
Eski bir dostu sevmiş gibi olurdun sen,
Dostun kırışıklıklarla dolu bir yüzü,
Upuzun hikayeleri,
Yüreği.
Ve sana dostum
uzaktan uzaktan çay simit getirirdi sanki,
Sofranı kurardı,
Elini bir denize dokunur gibi kalbinden gelene koyardı.
Sıkıntıya düşsen moralini getirirdi,
Umutlar büyütürdü.
Ve o umutların dünyayı değiştirecek gücünü işlerdi bir nakış gibi.
O umutlar büyüyecek,
O umutlar büyüyecek,
O umutlar…
Bilmezlikten gelme dostum,
Umutsuzluğu silkele,
Yenilgiyi kabul etme.
Diyeceğim şu ki,
Yok olan bir samimiyete benzerdi o zaman insanlar,
Oysa o kadar yabancı ki şimdi,
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse,
Çocuklar, kadınlar, erkekler.
Kalabalıklar tıklım tıklım,
Kalabalıklar yalnızlığa giden yollar gibi,
İnsanlar,
Kendine yabancı insanlar.
Kadınlar,
Kimi kayıp, kimi umut bekçisi.
Ellerinde telefonlar, çantalar,
Yapay tebessümler, maskeler, filtreler.
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ruh gibi yanlış yerlere bağlananlar.
Ah, güzel dostum benim,
Gördün mü bak,
Dağılmış anılara benziyor şimdi sokaklar,
Ve dağılmış anılara hayat.
Gelmiyor içimden kabullenmek bile,
Gelse de,
Öyle sürekli değil,
Bir kısa film gibi gelip geçiyor hayat,
O kadar çabuk,
O kadar kısa,
işte o kadar.
Dostum, güzelim, bir kaldırım niye kanar,
Ayak değil, araba değil, bir kaldırım niye kanar,
Kaldırımda ayak izleri.
Bir yanıt yazın