Kent uykusuz, neonlar solgun bir düş,
Yollar uzar, adımlar yorgun bir gidiş.
Bir kedi gölgesi, bir gazete hışırtısı,
Kaldırım taşları eski bir şarkı mırıldanır,
Geceye karışan yalnızlığın sesi,
Her köşe başında bir unutulmuş gülüş.
Soğuk bir rüzgar, tenime dokunan,
Anılar canlanır, kaybolmuş bir zaman.
Lambaların altında savrulan yapraklar,
Bir aşkın hatırası, bir ayrılığın acısı.
Sokak lambaları nöbet tutar sessizce,
Bir umut ışığı, bir bekleyişin sancısı,
Gözlerim arar, ruhum bir cevap bekler.
Yüzler geçer, yabancı, tanıdık bir his,
Her biri bir hikaye, her biri bir nefes.
Bir dilenci el açar, bir çocuk koşar,
Hayatın ritmi bu, karmaşık ve eşsiz.
Bir gitar sesi duyulur uzaktan,
Bir melodi yükselir, kalbe dokunur,
Geceye bir serenat, bir aşkın fısıltısı,
Yıldızlar şahit olur, bu anın büyüsüne.
Şehir uyur, sokaklar uyanık bir düş,
Kaldırım taşları sırlarını saklar.
Adımlarım yankılanır, boş sokaklarda,
Bir yolculuk bu, bilinmeze doğru.
Ruhum dinlenir, gecenin sükunetinde,
Her şey unutulur, sadece an kalır.
Bir gölge belirir, karanlığın içinden,
Yavaşça yaklaşır, adım sesleri duyulur.
Göz göze geliriz, bir anlık bir temas,
Bir tebessüm belirir, yüzünde ansızın.
Bir yabancı değil, bir dost sanki o an,
Kaderin bir cilvesi, bir tesadüf belki de,
Yollarımız kesişir, bir an için sadece,
Sonra kaybolur, gecenin karanlığında,
Anılar birikir, kalbin derinliklerinde.
Kent uyanır, güneş doğar yavaşça,
Gökyüzü aydınlanır, yeni bir umutla.
Sokaklar canlanır, hayat başlar yeniden,
Kaldırım fısıltıları susar yavaşça.
Gece sona erer, bir rüya gibi,
Hatıralar kalır, kalbimin köşesinde.
Ve ben giderim,
Gecenin ardından,
Yeni bir güne.
Bir yanıt yazın