Eski bir sandalda bekler gibiyim,
Sonsuz denizin ortasında yalnız,
Güneş batarken içimde bir sızı,
Dalgalar vurdukça artar her anı.
Rüzgar fısıldar eski şarkıları,
Hatırlatır bana kaybettiğim düşleri,
Gözlerim ufukta arar bir ışık,
Ama karanlık çöker, umutlar silinir,
Belki de en iyisi unutmak her şeyi.
Yapraklar sarardı, dallardan düşer,
Ayrılık kokusu sinmiş havaya.
Eylülün yağmurları yıkar yüzümü,
Toprak kokusu karışır gözyaşlarıma,
Bir zamanlar yeşeren umutlarım soldu,
Şimdi kuru yapraklar misali savrulur,
Kederim bir nehir gibi akar içimde,
Dindirmez fırtınaları, sessizliği bozar,
Hatıralar canlanır birer birer,
Acı bir tebessüm belirir dudaklarımda,
Geçmişin hayaletleri dans eder etrafımda,
Ne kadar kaçsam da yakalar beni.
Yeniden doğmak mümkün mü dersin?
Yoksa kaderim bu yalnızlık mı benim?
Rüzgar eser, saçlarımı okşar gibi,
Fısıldar bana unutmamamı geçmişi,
Her bir yaprakta bir anı saklıdır,
Her bir damla yağmurda bir hüzün,
Kalbimde bir boşluk, doldurulamaz,
Yitip giden zamanın ardından bakarım,
Belki bir gün güneş yeniden doğar,
Belki bir gün umut yeniden yeşerir,
Ama şimdilik sadece beklerim,
Eylülün getirdiği hüzünle birlikte.
Bir veda busesi kondurur rüzgar yüzüme,
Umutsuzluğun rengi vurur gönlüme.
Gece çöker, yıldızlar parlar,
Sessizlik her yeri kaplar,
Yine de beklerim umutla.
Yarın ne getirir kim bilir?
Belki de bir mucize olur.
Bir yanıt yazın