Halbuki saklanacak hiçbir şey kalmamıştı
Her şey camdandı o kadar
Ve susunca bin bir pişmanlık büyüyordu içimizde.
Ama eylül sabahını görmeden önce
Hepimiz çocuklar gibi kaçıyorduk
Eylül sabahını hep bilmelisiniz
Sessiz ve serin şehir sokaklarında
Güneşin beton duvarlarda yükselmesiyle yavaştan
Hepimizi geçmişten getirecek
Bir yandan, yalanları örttük
Bir yandan, unutulduk
Hatıralardan ve isimlerden
Ve eski aşklardan
Saklanarak yahut yüzleşerek
Evet yalnızdık ama inkarımız vardı
İki kelime duysak bir şiir sanıyorduk
İki kahve içsek Venedik geliyordu aklımıza
Köprülerde durmaktan hoşlanıyorduk sabahları
Martıların çığlık atmasını seviyorduk
Sonra sigara yakıyorduk acı yahut tatlı
Bilir bilmez eylül sabahı yüzünden
Sensizliğin rengi paslı
Aklının suya değdiği yerde bir boşluk
Kırık hayallerde soğuk yalnızlık
İster istemez ayrılıkları hatırlatır
Eskiden güzel vedalar ve ayrılıklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir üzülüyorum düşündükçe bilseniz
Şehirde eylül sabahlarının en acısı
Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Kederden ve kabullenmeden başka
Bir anda iki nefes ve iki yeni cümle
Belleğimde puslu puslu eylül sabahı duruyor.
Bir yanıt yazın