Unutmayacaksın, öyle kolayca.
Sildiğin sandığın izler kalır.
“Artık yok” demeyeceksin.
Vardır çünkü.
Öyle bir kenara atılmaz anılar,
Hele ki derine işlemişse eğer.
Çok hatırlamayacaksın mesela. O zaman daha çok gelir aklına,
Unutmaya çalıştıkça büyür içinde.
Çok kurcalamayacaksın, kabuk bağlasın diye.
Yok sayacaksın bazen, hiç olmamış gibi.
Hatta kendine bile itiraf etmeyeceksin.
Saklayacaksın en derinlerde, kimse bilmesin.
Hem kimsenin bilmediği, senin de değilmiş gibi.
Onunla yaşamaya alışacaksın yavaş yavaş.
Çok sahiplenmeyeceksin o yarayı,
Senin değilmiş gibi davranacaksın.
Onsuz da gülümseyebilirmişsin gibi davranacaksın.
İlle de bir şeyleri saklayacaksan,
Yüzünün en masum kıvrımlarını saklayacaksın.
Gözlerindeki ışıltıyı,
Kalbindeki umudu…
Mesela sabah güneşi, senin sırrın olacak.
“O benimle.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…
Mesela deniz kokusu senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, anlara ait olacaksın.
Mesela bir kahve yudumuna, ya da yağmur damlasına.
Ya da geleceğe ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan saklayacaksın.
Hem her an geçmişin gölgesi düşecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
Bir yanıt yazın