Onların, yani şehrin telaşına
Gölgeler düşmüş, soluksuz izliyorlar
Gölgeler, yani akşam, yani yorgunluk
Yani yavaş yavaş tükenen bir sigaranın
Ardında bıraktığı duman gibi silinen
Anılar bir bir, hatırlanan unutulan
Gölgeler, yani beklenen…
Sizin, yani onların aynasında
Yüzler belirmiş, yüzlerden kaçıyorlar
Yüzler, yani kayıp, yani arayış, yani geçmiş
Yani birbirine değmeyen ellerin hüznü
Bir yudum kahve kokusu, bir şarkı sesi
Yani gelmek bilmediği o uzak yarınların
Hayaliyle avundukları, bilmedikleri
Yüzler, yani yine yanıldıkları…
Onların, yani sizin dünyasında
Renkler solmuş, renksiz yaşıyorlar
Renkler, yani umut, yani sevinç, yani aşk
Yani kaybolan bir gülümsemenin izinde
Bir sokak lambasının altında durup düşünen
Gözlerdeki kırgınlık, kalpteki sızı
Renkler, yani hiç var olmamış gibi…
Sizin, yani onların içlerinde
Sessizlik büyümüş, sessizliği dinliyorlar
Sessizlik, yani veda, yani ayrılık
Yani bir tren düdüğünün yankısı gibi uzayan
Hasret, özlem, pişmanlık, binbir duygu
Sessizlik, yani yine de suskun kaldıkları…
Bir yanıt yazın